Fareli Köyün Mavalcısı

Fareli köyün kavalcısı isimli masalda güzel bir melodi ile fareleri ve sonra çocukları hipnotize ederek peşine takıp sürükleyen bir kavalcı anlatılır. Kavalcıya sorgusuz sualsiz inanan, ayakta uyuyan, hipnotize olarak sürüklenen bir kitlenin tasviri yapılmaktadır. Tıpkı bu gün internete veya ekrana çıkıp güzel bir senaryo anlatarak halkı peşine takıp yanlış yere sürükleyen bazı sağlık mensupları gibi. Ben bunlara fareli köyün mavalcıları adını verdim. Tıpkı fareli köyün mavalcılarının peşine takılan kitle gibi.

            Goethe’nin eserinde bahsettiği masalın (The Pied Piper of Hamelin) detayları şöyledir:
            1284 yılında Almanya’nın Hamelin köyünü fareler basar. Halk rahatsız olur yiyecekleri tükenir ve hastalanırlar. Köye bir adam gelir ve bir kese altın karşılığında köyü farelerden kurtarabileceğini söyler. Muhtar kabul eder ve halktan altınları toplar.
Adam kavalı ile güzel bir melodi çalar ve fareleri peşine takarak köyden uzaklaştırır. Melodiyi duyan fareler hipnotize olmuş gibi dona kalırlar ve adamı takip etmeye başlarlar. Melodiden çok etkilenirler adeta donup kalırlar ve adama kesin itaat ile peşinden gitmeye başlarlar.
            Adam fareleri nehire döker. Bütün fareler ölür. Adam köye dönerek muhtardan parasını ister ancak muhtar parayı ödemek istemez.
            Bunun üzerine Adam köyden intikam almak için kavalı ile güzel bir melodi çalar. Bu defa köyün bütün çocukları bu melodi ile adeta büyülenirler ve hipnotize olmuş gibi kavalcının peşine takılırlar. Adam köyün çocuklarını alıp götürür. Hiç bir çocuk nereye gittiğine ayıkmaz, neden kavalcının dekiklerini uyguladığını bilmez, hiç birisi soru sormaz.

            Hikayenin bundan sonraki kısmında çeşitli rivayetler vardır. Kimisine göre çocuklar köye döner, adam altınlarını alır, kimisine göre dönmezler. Hikayenin buraya kadar olan kısmı bize yeterlidir.

            Bu OrtaÇağ hikayesinde cahil, kolay kandırılabilen, ne söylenirse hemen inanan, olayların mekanizmasını analiz edemeyen, yalana kolay kapılan, herkes ne derse ona hemen boyun eğen, kandırıldığını bile fark edemeyecek kadar uykuda olan bir kitleden bahsedilmektedir. Bu kitleye yabancı olmayabiliriz. Bu tasviri günümüze uyarlamakta hiç sıkıntı çekilmeyebilir.

            İlkönce fareli köyün mavacılarını inceleyelim:
            Bunlar zeki insanlardır. Kendilerinden bekleneni söylerler ama buna inanmayabilirler. 3 amaçları vardır: 1) bir şey satıyor olabilirler 2) bir şey satılsın istiyor olabilirler 3) tıklanmak prestij kazanmış olmak istiyorlardır. Nihayetinde çıkarlar zinciri ilaç firmalarına büyük ilaç kartellerine uzanır. Onların doymak bilmez iştahları ile D vitamini, probiyotik, prebiyotik, sülük, magnezyum, kollajen, hyalüronik asit ve daha sayısız ürünü sattılar ve satmaya devam ediyorlar. Ancak bunlar hop deyince satılmıyor. Halkı peşinden sürükleyecek en az 1 tane mavalcı lazımdır. Bir hekimi, eczacıyı, hemşire bulamazlarsa başından hastalık geçmiş birilerini internete, youtube, instagram veya tv ekranlarına çıkarıyorlar, bu mavalcı kavalını üflerken peşine takabildiği sayıda masum saf halkı sürüklüyor. Halktan hiç kimse bunlara sormuyor, iddiaların bilimdeki karşılığını aramıyor, öne sürülen iddiları mantık süzgecinden geçirmiyor, hipnotize olmuş gibi alkali diyet, kandida diyeti peşinde koşuyor, B vitamini yutunca hafızasının geri geleceğini zannediyor, vücüduna kan emen solucan (sülük) yapıştırıyor, diş macunu tüpündeki imalat boyasını toksik işareti zannediyor. Fareli köyün mavacısı peşindeki halkı flor’a düşman edip florsuz macun sattırıyor, hatta halkın bağırsağını beyin olduğuna inandırıyor, böylece probiyotik sattırıyor, kandidaların uykusuzluk ve el titremesi yaptığına inandırıyor. Satamadıkları bir şey olursa fareli köyün mavalcıları derhal yeni bir melodi başlatıyor. Bağırsağında disbiyoz bulunduğuna inandırıyor.           

Şimdi mavalcıların peşine sürüklenen halkı inceleyelim:
            Halkın içinde obsesif kompülsif kişilikler varsa bunlar sürüklenmenin öncüleri olur. Hemen arkasından hipokondriyaklar gelir. Bir sonraki sırada mükemmeliyetçileri görüyoruz. Bu grup insanlar her şeyinin en mükemmel olmasını hedef alır. Mesela santimetrekarede 1000 tane saç kılı olsa bile saçları dökülmesin diye saç çıkaran şampuan arar. Saçları en mükemmel olmalıdır. Veya Kalbi sağlam olsa bile ritm düzenleyen otlardan çaylar satın alır. Kalbi en mükemmel olmalıdır. İşte bunlar fareli köyün mavalcılarının en erken müritleri olur. Sonraki sırada ise başkaları yapıyor diye yapanlar yer alıyor. Teyzesinin kızının kanında ALT yüksek çıktığı sebebi ile kan verip ALT baktırmak için sabah 07:00 de kuyruğa girerler. Karpuz yeyince basurunun geçtiğini, gazoz içince kulağının kaşındığını, katı yağdan yerse burnu aktığını zanneden tayfa bu aşamada fareli köyün mavalcısının peşine takılır.  Onların hemen yanında gogıl tıklamayı araştırma yapmak zanneden bir başka cahil kitle vardır. Gogıl’da arattırınca karşısına çıkan ilk sitede yazanları kur’an ayeti gibi kabul edip ona iman edenler bu sırada yer alır. Halbuki çoğunlukla bu siteleri de ilaç kartelleri veya onların müritleri hazırlamış oluyor. kendisini araştırmacı ve çok zeki zanneder. Gogıl’dan 5 tane site okuyunca profesör olur ve öğretmeye çalışırlar. Bunlar da fareli köyün mavalcısının sadık takipcisi olur hemen. Aynı kuşak içerisinde fitoterapi, homeopati, aromaterapi, hidroterapi, diyafram nefesçileri, kupa çekenler ve diğer okus pokus kullanıcılarını görmek mümkündür. Çünkü onlar zaten sağlık konusunda bir savrulma yaşamaktadır. Onların fareli köyün kavalcılarının peşine takılması artık yeni bir savrulma sayılmaz. Sadece savruldukları yörünge değişmiş olur.
            Benim asıl üzüldüğüm doktor sınıfıdır. Bazı doktor ve hatta akademik seviyede diplomalı ve rütbeli ve saygın hekimlerin de fareli köyün mavalcısına takıldığına üzülerek tanık oluyoruz. Hatta bunlar fareli köyün mavalcısı oluyor zaman ile. Bu talihsiz durumun sebebi fakültelerimizdeki eğitim eksiğimizdir. Diş fırçalamasını öğrenmeden mezun olan diş hekimi, stetoskop ile göğüs dinlemeden mezun olan doktor, ilaçları tanımadan mezun olan eczacılar bu aşamada aklıma gelen sıradışı bazı örneklerdir. Hakkıyla eğitilip mezun olan meslektaşları tenzih ederek, eksik mezun olanların varlığını kabullenmek gerekir.

Rütbesi, eğitimi, kariyeri, ismi, saygınlığı, tanınmışlığı bir kenara bırakarak, rahmetli babamın deyimiyle söylemek gerekirse objeyi detaydan arındırarak iddiayı ve bize sunulan önermeyi dikkatli bir şekilde incelemeliyiz. Önce akıl süzgecinden geçirmeliyiz. Örneğin iyot (lugol) içince miyop düzelmeyeceğini orta zeka birey bile ayırt edebilir. Buna benzer basit aldatmacaları filtre etmeliyiz. Sonra bu iddiayı öne sürenin ne sattığına ve nasıl bir çıkarı olduğuna bakmalıyız. Bazen maddi çıkar yoktur, onun yerine tıklanmak ve prestij sağlamak isterler. İlgiyi üzerine çekmek, popüle rolmak, daha fazla beğeni ve tık almak peşinde olabilirler. Bir temenni hipotezi veya bir abartıyı bize sunmuş olabileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Sonra söylenen hipotezi PubMed benzeri tıp kütüphanelerinden doğrulamalıyız. Kirli bilgi çöplüğü olan Gogıl’dan doğrulama gayretlerinden vaz geçmeliyiz. Sonra hiç bir çıkarı olmayan deneyimli meslek erbabına danışmalıyız. Ondan sonra söylenenlere inanmayı düşünebiliriz.

Kompozit dolgu faydalı mıdır?

Amalgam dolguya zehirlidir denildi, kompozit dolgular alternatifsiz olarak önümüze sürüldü. Peki bu maddeler sağlıklı mı? iyi mi? organizmaya zararsız mı? Beyaz diş dolgusu olarak kullanılan bu maddeler gerçekten insan sağlığı ile uyumlu mu?
Bu yazıda kompozit (beyaz) diş dolguların yapısında bulunan akrilikler, asitler ve bisfenolA(BPA) isimli maddelerin biyolojik davranışları anlatılmaktadır. Bu maddelerin taşıdığı özellikler şunlardır:

• Sitotoksik, genotoksiktir, ve serbest oksijen radikali oluşturur,(Jiang RD, 2017)(Hume, 1985)(Silva JM, 2014)(Atsumi, 1998) (Koliniotou-Koubia E, 2001)

• DNA hasarı yapar, teratojendir. Hamile deney hayvanlarında bebeğe geçtiği gösterilmiştir. Beyaz dolgunun gebelerden uzak tutulması uygun olur (Wessels M,2015) (Karlsson, 1995) (Schwengberg D, 2005) (Vandenberg LN, 2011) (Dekant W, 2008) (Savastano S, 2015)

• Acil değilse gebelere beyaz dolgu yapılması ertelenmelidir (Fleisch AF, 2010)

• Emziren anneden bebeğe geçer (Fenichel P, 2013)

• Bakteriler beyaz dolguyu yiyerek beslenir, mikroplar beyaz dolguyu sever ve beyaz dolgu mikropları besler. Mikroplar dolguyu yemesin diye dolgunun içine klorheksidin (Breschi, 2020), gümüş nanopartikülleri (Dressano, 2020) (Wang J, 2022) veya bakır nanopartikülleri (Hanzen TA, 2022) ilave edilmiştir, ama beyaz dolgunun kenarındaki açılmalar engellenememiştir.(Wang, 2018) (Wang J, 2022)

• Dişin sinirini (pulpa) tahriş ve nekroz oluşturur, iyileşmesini geciktirir. (Nowicka A, 2016) Bu sebeple beyaz dolgudan sonra dişte ağrı olabilmektedir.(Chandwani ND, 2014)

• Temas ettiği hücrenin intihar etmesine yol açar (Tuncer S, 2012)

• Beyaz dolgular, daima amalgam dolgudan daha kısa ömürlüdür. Genellikle beyaz dolgunun bozulma sebebi kenarından diş çürümesi başlamasıdır. (Wong YJ, 2016) (Moraschini V, 2015) . (Alhareky M, 2016)(Beck F,2015)

• Beyaz dolgunun östrojenik aktivitesi vardır (Chapin RE, 2008) Kanserin tetik mekanizmaları ile ilişkilendirilmektedir. (Yaguchi T, 2019)(Seo H, 2023)(Gomes JM, 2020)(Lee, 2017)

• Rahim kanseri (Mallozzi M,2017) , testis, tiroid kanseri (Moriyama K, 2002), prostat kanseri (Tarapore P, 2014) ile de ilişkili bulunmuştur (Gomes JM, 2020)

• Beyaz dolgudaki bazı maddeler ağız kanserleri (Almeida TFA, 2021) Akciğer kanserleri, osteosarkom ve meningioma da yapabilmektedir. (Shafei A, 2018)

• insülin direnci ve tip 2 diyabet gelişmesini sağlayabilir (Hwang S, 2018)(Fenichel P, 2018) (Radke EG, 2019)(Yeganeh BS, 2019)

• Obesite için yatkınlık sağlar (Legeay S, 2017)

• immünotoksiktir, bağışıklık sistemine zararlı etkileri vardır (Hessel EVS, 2016)

• Nöroendokrin sistemi bozabilir (Patisaul HB. 2019)

• Sperm hareket ve kalitesini de azaltmaktadır. (Li R,2019) Kısırlık sebebi olmaktadır (Tranfo G,2011) (Wang H, 2023)

•          Salya içinde kendiliğinden çözülür, kendiliğinden erir. Dayanıksızdır. Kenarındaki açılmaların sebebi budur (Delaviz Y, 2013) Kendiliğinden degrade olur, giderek dağılır, eksilir, açılır.

• Sertleşirken büzülür, kavite kenarında sızıntıya yol açan mikro boşluklar oluşturur. Bu sebeple dolgunun kenarından dolgu altına sızıntı yapar (Jin WJ, 2023)

•          Salyadaki nötrofiller kompozit dolguya yapışır ve onu tahrip eder. Bizim hücrelerimiz kendisini korumak amacı ile beyaz dolgu ile kavga halindedir (Gitalis R, 2019)

Kaynaklar
         Jiang RD, Lin H, Zheng G, Zhang XM, Du Q, Yang M. In vitro dentin barrier cytotoxicity testing of some dental restorative materials. J Dent. 2017 Mar;58:28-33.

  Alhareky M, Tavares M. Amalgam vs Composite Restoration, Survival, and Secondary Caries. J Evid Based Dent Pract. 2016;16(2):107-9. PMID: 27449837.

  Almeida TFA, Oliveira SR, Mayra da Silva J, et al. Effects of high-dose bisphenol A on the mouse oral mucosa: A possible link with oral cancers. Environ Pollut. 2021, 1;286:117296. doi: 10.1016/j.envpol.2021.117296.PMID: 33971473

  Atsumi T, Murata I, Kamiyanagi I, Fujisawa S, Ueha T. Cytotoxicity of photosensitizers camphorquinone and 9-fluorenone with visible light irradiation on a human submandibular-duct cell line in vitro. Arch Oral Biol 1998; 43:73-81

  Beck F, Lettner S, Graf A, Bitriol B, Dumitrescu N, Bauer P, Moritz A, Schedle A. Survival of direct resin restorations in posterior teeth within a 19-year period (1996-2015): A meta-analysis of prospective studies. Dent Mater. 2015 31(8):958-85

  Breschi L, Maravic T, Comba A, Cunha SR, Loguercio AD, Reis A, Hass V, Cadenaro M, Mancuso E, Mayer-Santos E. Chlorhexidine preserves the hybrid layer in vitro after 10-years aging. Dent Mater, 2020; 36(5):672– 680.

  Chandwani ND, Pawar MG, Tupkari JV, Yuwanati M. Histological evaluation to study the effects of dental amalgam and composite restoration on human dental pulp: an in vivo study. Med Princ Pract. 2014;23(1):40-4.

  Chapin RE, Adams J, Boekelheide K, Gray LE, Hayward SW,Lees PSJ, et al. NTP-CERHR expert panel report on the reproductive  and developmental toxicity of bisphenol A. Birth Defects Res B Dev Reprod Toxicol 2008;83:157–395

  Dekant W, Völkel W. Human exposure to bisphenol A by biomonitoring: Methods, results and assessment of environmental exposures. Toxicol Appl Pharmacol 2008; 228:114–134.

  Delaviz Y, Finer Y, Santerre JP. Biodegradation of resin composites and adhesives by oral bacteria and saliva: a rationale for new material designs that consider the clinical environment and treatment challenges. Dent Mater. 2014 30(1):16-32.

  Dressano D, Salvador M, Oliveira M, Marchi G, Fronza B, Hadis M, Palin W, Lima A. Chemistry of novel and contemporary resin-based dental adhesives. J Mech Behav Biomed Mater, 2020; 110:103875.

  Fenichel P, Chevalier N, Brucker-Davis F.  Bisphenol A: an endocrine and metabolic disruptor. Ann Endocrinol 2013;74:211–20

  Fenichel P, Chevalier N, Brucker-Davis F.  Bisphenol A: an endocrine and metabolic disruptor. Ann Endocrinol 2013;74:211–20,  http://dx.doi.org/10.1016/j.ando.2013.04.002.

  Fleisch AF, Sheffield PE, Chinn C, Edelstein BL, Landrigan PJ. Bisphenol A and related compounds in dental materials. Pediatrics. 2010 Oct;126(4):760-8. doi: 10.1542/peds.2009-2693. Epub 2010.

  Gitalis R, Zhou L, Marashdeh MQ, Sun C, Glogauer M, Finer Y. Human neutrophils degrade methacrylate resin composites and tooth dentin. Acta Biomater. 2019 Apr 1;88:325-331. doi: 10.1016/j.actbio.2019.02.033.

  Gomes JM, Almeida TFA, da Silva TA, de Lourdes Cardeal Z, Menezes HC. Saliva biomonitoring using LPME-GC/MS method to assess dentistry exposure to plasticizers. Anal Bioanal Chem. 2020 412(28):7799-7810.

  Hanzen TA, Gutiérrez MF, Matos TP, et al. A universal dental adhesive containing copper nanoparticles stabilizes the hybrid layer in eroded dentin after 1 year. International Journal of Adhesion and Adhesives Volume 113 , March 2022, 103041

  Hessel EVS, Ezendam J, van Broekhuizen FA,  Hakkert B, DeWitt  J, Granum B, et al. Assessment of recent developmental  immunotoxicity studies with bisphenol A in the  context of the 2015 EFSA t-TDI. Reprod Toxicol 2016;65:448–56

  Hume WR. A new technique for screening chemical toxicity to the pulp from dental restorative materials and procedures. J Dent Res, 1985; 64:1322-1325.

  Hwang S, Lim J, Choi Y,  Jee SH. Bisphenol A exposure and type 2 diabetes mellitus risk: a meta-analysis. BMC Endocr Disord  2018;18:81, http://dx.doi.org/10.1186/s12902-018-0310-y.

  Jin WJ, Yoo YJ, Park JK, Seo DG. Lipopolysaccharide penetration analysis of two different resin cement systems to dentin and ceramic surface. J Dent Sci. 2023 Oct;18(4):1740-1746

  Karlsson J, Wendling W, Chen D, Zelinsky J, Jeevanandam V, Hellman S. Methylmethacrylate monomer produces direct relaxation of vascular smooth muscle in vitro. Am Anaesthesiol Scand 1995; 39:685-689.

  Koliniotou-Koubia E, Dionysopoulos P, Koulaouzidou EA, Kortsaris AH, Papadogiannis Y. In vitro cytotoxicity of six dentin bonding agents. J Oral Rehabil, 2001; 28:971–975.

  Lee JH, Yi SK, Kim SY, Kim JS, Son SA, Jeong SH, Kim JB. Salivary bisphenol A levels and their association with composite resin restoration. Chemosphere. 2017 Apr;172:46-51.

  Legeay S, Faure S. Is bisphenol A an environmental obesogen?  Fundam Clin Pharmacol 2017;31:594–609, http://dx.doi.org/10.1111/fcp.12300.

  Li R, Xing Q, Wu X, Zhang L, Tang M, Tang J, et al. Di-n-butyl phthalate epigenetically induces reproductive toxicity via the PTEN/AKT pathway. Cell Death Dis. 2019.

  Mallozzi M, Leone C, Manurita F, Bellati F, Caserta D. Endocrine disrupting chemicals and endometrial cancer: an overview of recent laboratory evidence and epidemiological studies. Int J Environ Res Public Health. 2017

  Moraschini V, Fai CK, Alto RM, Dos Santos GO. Amalgam and resin composite longevity of posterior restorations: A systematic review and meta-analysis. J Dent. 2015 Sep;43(9):1043-1050.

  Moriyama K, Tagami T, Akamizu T, Usui T, Saijo M, KanamotoN, et al. Thyroid hormone action is disrupted by bisphenol A as an antagonist. J Clin Endocrinol Metab. 2002;87:5185–90.

  Nowicka A, Łagocka R, Lipski M, Parafiniuk M, Grocholewicz K, Sobolewska E, Witek A, Buczkowska-Radlińska J. Clinical and Histological Evaluation of Direct Pulp Capping on Human Pulp Tissue Using a Dentin Adhesive System. Biomed Res Int. 2016;2016:2591273.

  Patisaul HB. Achieving CLARITY on bisphenol A, brain and behaviour.  J Neuroendocrinol 2019:e12730, http://dx.doi.org/10.1111/jne.12730.

  Radke EG, Braun JM, Meeker JD, Cooper GS. Phthalate exposure and male reproductive outcomes: A systematic review of the human epidemiological evidence. Environ Int. 2018 Dec;121(Pt 1):764-793. doi: 10.1016/j.envint.2018.07.029. Epub 2018.

  Savastano S, Tarantino G, D’Esposito V, Passaretti F, Cabaro S, Liotti A, et al. Bisphenol-A plasma levels are related to inflammatory markers, visceral obesity and insulin-resistance: a cross-sectional study on adult male population. J Transl Med. 2015;13:169

  Schwengberg D, Bohlen H, Kleinsasser N, Kehe K, Seiss M, Walther UI, Hickel R, Reichl FX, In vitro embryotoxicity assessment with dental restorative materials, J. Dent. 33 (2005) 49–55

  Seo H, Ahn YJ, Seo H, Seo A, Lee H, Lee SH, Shon WJ, Park Y. Comprehensive assessment of the estrogenic activity of resin composites. Chemosphere. 2023 Dec;343:140104.

         Gomes JM, Almeida TFA, da Silva TA, de Lourdes Cardeal Z, Menezes HC. Saliva biomonitoring using LPME-GC/MS method to assess dentistry exposure to plasticizers. Anal Bioanal Chem. 2020 ;412(28):7799-7810.

  Shafei A, Ramzy MM, Hegazy AI, Husseny AK, EL-hadary UG, Taha MM, et al. The molecular mechanisms of action of the endocrine disrupting chemical bisphenol A in the development of cancer. Gene. 2018;647:235–43.

  Silva JM, Rodrigues JR, Camargo CH, Fernandes VV Jr, Hiller KA, Schweikl H, Schmalz G. Effectiveness and biological compatibility of different generations of dentin adhesives. Clin Oral Investig. 2014;18(2):607-13.

  Tarapore P, Ying J, Ouyang B, Burke B, Bracken B, Ho SM. Exposure to bisphenol a correlates with early-onset prostate cancer and promotes centrosome amplification and anchorage independent growth in vitro. PLoS One. 2014

  Tranfo G, Caporossi L, Paci E, Aragona C, Romanzi D, De Carolis C, et al. Urinary phthalate monoesters concentration in couples with infertility problems. Toxicol Lett. 2012;213:15–20.

         Wang H, He H, Wei Y, Gao X, Zhang T, Zhai J. Do phthalates and their metabolites cause poor semen quality? A systematic review and meta-analysis of epidemiological studies on risk of decline in sperm quality. Environ Sci Pollut Res Int. 2023 30(12):34214-34228.

  Tuncer S, Demirci M, Schweikl H, Erguven M, Bilir A, Kara Tuncer A. Inhibition of cell survival, viability and proliferation by dentin adhesives after direct and indirect exposure in vitro. Clin Oral Investig. 2012 Dec;16(6):1635-46.

  Vandenberg LN, Maffini MV, Schaeberle CM, Ucci AA, Sonnenschein C, Rubin BS, Soto AM. Perinatal exposure to the xenoestrogen bisphenol-A induces mammary intraductal hyperplasias in adult CD-1 mice. Reprod Toxicol. 2008 Nov-Dec;26(3-4):210-9.

  Wang J, Jiang W, Liang J, Ran S. Influence of silver nanoparticles on the resin-dentin bond strength and antibacterial activity of a self-etch adhesive system. J Prosthet Dent. 2022 128(6):1363.e1-1363.e10.

  Wang S, Wang H, Ren B, Li X, Wang L, Zhou H, Weir MD, Zhou X, Masri RM, Oates TW. Drug resistance of oral bacteria to new antibacterial dental monomer dimethylaminohexadecyl methacrylate. Sci Rep., 2018; 8(1):5509.

  Wessels M, Rimkus J, Leyhausen G, Volk J, Geurtsen W. Genotoxic effects of camphorquinone and DMT on human oralandintestinalcells. Dental Materials, 2015; 31(10):1159–1168.

  Wong YJ. Low-quality evidence suggests that amalgam has increased longevity compared with resin-based composite in posterior restorations. J Am Dent Assoc. 2016 Nov;147(11):905-906

  Yaguchi T. The endocrine disruptor bisphenol A promotes nuclear ERRγ translocation, facilitating cell proliferation of Grade I endometrial cancer cells via EGF-dependent and EGF-independent pathways. Mol Cell Biochem. 2019 452(1-2):41-50.

  Yeganeh BS, Zarean M, Mansourian M, Riahi R, Poursafa P, Teiri H, Rafiei N, Dehdashti B, Kelishadi R. Systematic review and meta-analysis on the association between phthalates exposure and insulin resistance. Environ Sci Pollut Res Int. 2019 Apr;26(10):9435-9442.

Ağız duşu ve airflow

Ağızda temizlenemeyen yüzeylere fırça, ip , kürdan giremediğinde ağız duşu adı verilen pahalı ve sükseli bir cihaz ile hızlandırılmış su damlacıkları püskürtülmektedir. Diş lekelerini temizlemek için karbonat benzeri toz partiküllerini fırlatan airflow cihazları her diş temizliğinde minede giderek artan delikler açmakta yüzeyi pürüzlemektedir. Airflow ve ağız duşuna ihtiyacımız yoktur.

Ağız duşu nedir neden kullanılır?

Ağızda temizlenemez bir yüzey bırakmak eksikliktir. Eğer bir protez yapıldığında köprünün altı kapalı ise bu bölgeye diş fırçası, salya, diş ipi girmiyorsa buranın açılarak temizlenebilir şekilde restore edilmesi diş hekiminin görevidir. Kapalı yüzey bırakıp, temizlenemeyen veya zor temizlenebilen bir yüzey oluşturup, orayı temizlemesi için hastayı pahalı bir cihaza ömür boyu mahkum etmek çok isabetli bir uygulama olmayabilir. Diş hekiminin görevi temizlenemeyen yüzeyi diş fırçası ile temizlenebilen bir yüzeye dönüştürmektir.

Köprü gövdelerinin altı açık yapılırsa diş ipi veya kürdana gerek kalmadan salyanın akışı veya dilin günlük hareketleri sırasında kendiliğinden temizlenir ve temiz kalır. Köprü gövdesinin altı kapatılırsa bireyler ömür boyu ya ağız kokusuna veya pahalı bir cihaza mahkum olurlar. Bu konuda daha fazla bilgi için tıklanabilir Tıklayınız
Yağlı bulaşıklar ve bulaşık yemek tabaklarındaki yağlı ve sümüksü tabakayı su püskürterek temizlemek nasıl imkansız ise, ağızdaki bakteri plaklarını su püskürterek uzaklaştırmak da o ölçüde imkansızdır. Mikrobiyolojik bakımdan bir hükmü yoktur.

Airflow nedir neden kullanılır

Diş lekeleri mine fissürlerine girerse oradan çıkartmak zordur. Ancak karbonat tozuna benzer toz tanecikleri basınç ile leke üzerine püskürtüldüğünde çukurcuğun içerisinde bulunan renkleşmeyi uzaklaştırmak daha kolay olmaktadır. Ancak basınçla püskürtülen tanecikler mide yüzeyinde önce gözle görünmeyen küçük delikler açmakta daha sonra bu delikler sonraki diş temizleme işlemlerinde giderek büyümekte ve diş yüzeyinde pürüzlenmeye sebep olmaktadır. Uzun vadede mine incelmesine sement açılmasına ve dentin hassasiyetine sebep olması kaçınılmazdır. Buna hidroabrazyon adı verilir. Ağıza basınçlı su püskürten ciahzlar 1962 den beri kullanılmaktadır. (Weijden GAF, 2023)

Taneciklerin püskürme parametreleri

Su pulverize edilip parçalara ayrıldığında her su damlacığı kendi kütlesi (m) ile dişe doğru (v) hızıyla fırlatılmış olur. Her tanecik F= 1/2 × m × v2 ile ifade edilebilen bir kuvveti mine veya sement üzerine uygular. Milyonlarca teneciğin mine yüzeyine çarpması inelastik bir çarpışmadır ve dakika(lar) boyunca vurması ile ortaya çıkan enerjinin tamamı diş sert dokusuna aktarılır. Bu basıncın ne büyüklükte olduğunu anlamış olmak lazımdır.:

Ağız duşu basıncının karşılaştırılması

Ağız duşu fırlatma basıncı 60-180 psi
Arabaların lastik basıncı 34 psi

Otoklav buhar basıncı 14.5 psi
Diş fırçalama 4.3 psi
Bu değerler airflow için çok daha büyüktür

Ağız duşunun 180 psi basıncını (P) hesaplayalım
1 psi = 6894.76 Pa demektir.
P=180 × 6894.76=1,241,056.8 Pa = 1.2 mPa
1.2 mega paskal çok büyük bir sayıdır. Şimdi dişin bir santimetre karesine gelen kuvveti hesaplayalım: Alan(A) 1 cm2 = 1×10−4 m2
P= F/A -> F= P × A
Dişin 1 santimetre karesine gelen kuvvet 124.1 N/cm² olarak hesaplanabilir. Şimdi anlayacağımız şekilde söyleyelim:

Ağız duşu 1 santimetre kare diş yüzeyine 12.4 kg yük verir (=100 g/mm2)

Basınçlı su ve tanecik püskürtmek dişe zarar veriyor mu?

Bu tabloda görüldüğü üzere su jeti (ağız duşu) veya airflow insan dişini kıramaz. Ancak birinci seans diş temizleme meydana gelen mine hasarı ikinci seans devam eder. Yani hasar kümülatiftir, birbiri üzerine eklenerek devam eder. Bir insanın dişleri basınçlı su damlacıkları veya karbonat benzeri toz fırlatılarak temizlendiyse gözle görünemez bir hasar meydana geldiyse sonraki seanslarda bu hasar gözle görünür büyüklüğe ulaşacaktır.

İnsan dişinin fiziksel direnci:
– Knoop Hardness: ~343 KHN (Knoop Hardness Number)
– Vickers Hardness: ~250–360 VHN (Vickers Hardness Number)
– Kırılma direnci 20–30 MPa

Bazı firmalar dişte uzun vadede meydana gelen bu hasarın farkına varıp su damlacıklarına hız ayarı ilave etmişlerdir. Su damlacıklarının hızı taneciklerin taşıdığı kinetik enerjiyi karesiyle orantılı olarak azaltır. Örneğin 2 m/sn hızla fırlatılan bir tanecik diş yüzeyinde 4 birim hasar veriyorsa, hızı 3 m/sn ye yükseltildiğinde hasar 9 birime çıkar. Tanecik hızının yaptığı hasar, tanecik kütlesinin verdiği hasardan fazladır.

Eğer airflow cihazından fırlatılan partikül su damlası değil de bir karbonat taneciği ise bu durumda kütlesi sudan fazla olacağı için minede oluşan hasar çok daha büyük olacaktır. Bazı firmalar daha hafif taneciklerden oluşan bir toz önermektedir. Ancak bu hafifletilmiş tanecikler mine hasarını engellemekten oldukça uzaktır. Çünkü etki tanecik kütlesinden daha çok tanecik hızına indekslidir.
● 50-70 kPa dan fazla olan basınç uygulandığında fırlatılan partikül nonkeratinize yumuşak dokuya saplanıp içine girebilir, (Sarkisova F, 2024)
● Periodonsiyuma zarar verebilir, (Sarkisova F, 2024)
● Bakteriyemi riski vardır, bakteriyemi profilaksisi gerektirir (Berger SA, 1974) (Weijden GAF, 2023)
● 63 psi den fazla basınç uygulandığında kompozit dolguların cilasını bozar (Alharbi, 2020) (Naser‐Alavi FA, 2022)
● Kanama, ödem, eritem, klinik ataşman kaybına sebep olabilir.
● Periodontit ve gingivitin klinik iyileşmesine yardım eder (Edlund PK, 2023)
● Klorheksidinin dişi boyamasını artırır
● İnflamasyon ve plağı azaltır Salya pH ‘a etkisizdir (Sarkisova F, 2024)

Bir diş hekimi, fırça ile temizlenemeyen bir alan yaratıp daha sonra orayı temizlesin diye su püskürten cihaz önermemelidir. Diş hekiminin görevi bireyin evinde kolayca temizleyebileceği yüzeyler oluşturmaktır. Eğer temizlenemeyen yüzey kaçınılmaz ise bireye kendine zarar verebileceği su püskürten sükseli-pahalı oyuncaklar önermek yerine, ağız içine yapılan restorasyonun mimarisini sorgulamalıdır.

  • Kaynaklar:
  • – Willems G, Lambrechts P, Braem M, Vanherle G. Composite resins in the 21st century. Quintessence Int. 1993 Sep;24(9):641-58. PMID: 8272502.
  • – Sarkisova F, Morse Z, Lee K, Bostanci N. Oral Irrigation Devices: A Scoping Review. Clin Exp Dent Res. 2024 Jun;10(3):e912. doi: 10.1002/cre2.912. PMID: 38881230; PMCID: PMC11180943.
  • – Berger SA. Bacteremia After the Use of an Oral Irrigation Device: A Controlled Study in Subjects with Normal‐Appearing Gingiva: Comparison with Use of Toothbrush. Annals of Internal Medicine 1974; 80, no. 4: 510–511
  • – Alharbi, M, Farah R. Effect of Water‐jet Flossing on Surface Roughness and Color Stability of Dental Resin‐Based Composites.” Journal of Clinical and Experimental Dentistry 2020, 12, no. 2: e169–e177.
  • – Naser‐Alavi FA, Salari NM, Talebzadeh A. Effect of Oral Irrigation Device and Its Solution Type on the Surface Roughness and Topography of Bulk‐Fill Composite Resins. Journal of Clinical and Experimental Dentistry 2022; 14, no. 2: e123–e130
  • – Edlund PK, Bertl NP, Stavropoulos A. Efficacy of Power‐Driven Interdental Cleaning Tools: A Systematic Review and Meta‐Analysis. Clinical and Experimental Dental Research 2023; 9, no. 1: 3–16.
  • – Weijden GAF, van Loveren C. Mechanical plaque removal in step-1 of care. Periodontol 2000. 2023 Dec 26. doi: 10.1111/prd.12541. Epub ahead of print. PMID: 38148481.

Dijital hekimlik

Şöyle yazılımların peşinde görüyorum yeni nesil meslektaşlarımı:
Soğuk ağrısı var mı? evet/hayır
Sıcak ağrısı var mı? evet/hayır
Gece ağrısı var mı evet/hayır
Perküsyonda ağrı var mı? evet/hayır
Çürük var mı? Evet /hayır
Teşhis= pulpitis prulenta / akut periodontit / akut apse / vs
İşte bu akış diyagramı, hekimlik sağ duyusunu bay pas eder. Metalik ve işporta hekimliğe geçiş yapar. Halbuki, hasta kapıdan girerken muayene başlar. Ve bu dijital analojiye dahil edilemeyecek parametrelere indekslidir. Dijital hekimlik doktorculuk oynamaktır

Hastanın ağrıyı tarif etmeyi dijitale çeviremezsiniz. Utanmayı, üzülmeyi, zannetmeyi, tahmin etmeyi dijitale çeviremezsiniz. Bunlar insani algılardır. Eğer bu algıları hastadan dijitalize etmesini isterseniz ve bu algıları evet/hayır/belki kalıplarına dönüştürmeyi veya 0-5 arası skalada işaretlemesini isterseniz hasta zihnindeki sadece iterasyon datalarını alır ve değerli olsa bile bazı bilgileri yansıtamaz. Bir algı ifadesinin şıklarla kategorize edilebilecek cevaplara zorlanması daima data kaybına sebep olur. Evet /hayır ile ifade edilemeyecek çok değerli klinik belirtiler vardır. Hastanın ağzından çıkan nice evet’ler vardır, hayır gibi söylenir.

Hasta kapıdan girdiği anda muayene başlar. Yürüyüşü dengesi, kararlı olup olmadığı, yakın-uzak koltuğa oturduğu kelime seçimi, konuşurken el hareketleri veya yüz mimikleri, ses tonu, şikayetlerini sıralarken tonlaması, anamnezde geç cevapladığı sorular, refakatçısından gelen ifadeler hekimde bir kanaat oluşturur. Bu kanaat teşhisin neredeyse yarısı kadar değerlidir. Makinelerin böyle bir yeteneği bulunmaz.

Sadece hastalığın epidemiyolojik ve sık rastlanan klinik verilerini bir data banktan karşılaştırma yaparak teşhis öneren bir yazılım doktorculuk oynamaktan ibarettir. Tıbbi mastürbasyon olarak değerlendirmek mümkündür. Böyle bir uygulamaya hastanın erişebildiği durumda hasta zarar görür. Kendisinde bulunmayan hastalıkları var gibi görmeye başlayarak hipokondriyak ataklar geliştirebilir. Sanal doktorculuk uygulamaları sınırlandırılmalı sadece profesyonellerin fikir danışabilecekleri ve olası tanı spektrumunu genişletmek amacı ile baş vurabilecekleri şekilde kullanılmalıdır

Çekilmiş dişleri dezenfekte etmek

Diş hekimliği eğitiminde kullanılan çekilmiş dişler ağızdan çıkar çıkmaz çamaşır suyuna bırakılmalı ve mümkün olduğu kadar uzun bekletilmelidir. Otoklav buharı foramen apikaleden girip pulpa odasını mikroplardan arındırması zordur. Ancak klor iyonlarının pasif difüzyon ile en azından kanal boyunca ilerlemesi çok mümkündür.

Çekilmiş dişleri fakülteler temin etmelidir. Öğrencilerden çekilmiş diş istemek onları köşeye sıkıştıran önemli bir eziyettir. Fakülteler çekilmiş dişi dezenfekte ettikten sonra öğrencilere teslim etmelidir. Bu konuda bir yorumu şurada bulabiliriz: tıklayınız

Ağız içerisinde spor bulunmaz. Bu sebeple çekilen dişi eğer yere düşürmediysek yeni çekilen bir dişin üzerinde spor yoktur. Fakat milyarlarca bakteri ve virüs bulunduğunu söylemek kehanet olmaz.

Sodyum hipoklorit (hipo), bakkal ve marketlerde “çamaşır suyu” ismi ile bilinir. %5-54 arası değişik konsantrasyonlarda bulunabilir. pH derecesi 12-14 arasındadır. Temas ettiği yüzeyde klor, perklorat, hidrokloröz asit, sodyum hidroksit gibi moleküllere ve iyonlara dönüşür. Bunların hepsi şiddetli mikrop öldürücüdür. Hiç bir bakteri mantar veya virüs hipo’nun öldürücü spektrumunun dışında değildir. Üstelik diğer dezenfektanlar ile karşılaştırıldığı zaman hipo’nun mikrop öldürme süresi açık ara öndedir. En dirençli ve en zor bakteri (tüberküloz basili, Bacillus sporları) veya en dirençli virüsler (hepatit virüsü veya rhabdovidirae) hipo’ya dakikalar ile ölçülebilecek kadar kısa bir süre dayanabilir. Eğer kumaşa ve metale zarar vermeseydi diş hekimliği kliniğinde hipodan başka bir dezenfektana ihtiyacımız olmayacaktı.

Çekilen dişin üzerindeki kanı lavaboda akar su altında yıkadıktan sonra bir çay bardağı içerisine konulmuş olan hipoya bırakmak uygun bir çözümdür. Hipo’nun sulandırılmasına gerek yoktur. Çekilmiş dişi hipoda bekletme süresi ne kadar uzun olursa girginliği ve etkinliği o kadar fazla olacaktır. Bu sebeple çekilmiş dişleri >1 gece hipoda bırakmanın sakıncası olmayacaktır.

Hipo’dan çıkarılan dişler su ile yıkanır ve kullanılır. Hipo’da bekleyen dişler daha beyaz ve normalden daha sert olurlar.

Ağız kokusunun bugünü

Bu gün, biz sağlık çalışanları, ağız kokusu konusunda ya tek bir noktaya fazla derin takılıyoruz, o noktada fazla girdaplanıyoruz veya büyük fotoğrafta görmemiz gerekenleri kaçırıyoruz. Tedavideki başarı eksiğimizin sebebi budur.

Günümüz ağız kokusunun durumu konusunda bazı başlıkları şöyle özetlemek isterim:
Örneğin hastayı muayene öncesi hazırlarken yemek yemesini ve içmesini uzun süre yasaklıyoruz. Ama biz biliyoruz ki açlık, ağız kokusu yapar. Böylece hem ağız kokusunu oluşturuyoruz, meydana getiriyoruz, yaratıyoruz ondan sonra da “sizde ağız kokusu var” diyoruz.
Bunu gidermek amacı ile ben hastalara sadece bir kaç saat için yemek ve içmeyi yasaklıyorum.

Koklayarak ağız kokusu ölçmenin eksik ve hatalı olduğunu anlatan sayfalar dolusu makale yayınladım. Bir insanın diğerinin ağız kokusunu koklayarak teşhis etmesi makul değildir. Daima halitometre kullanılmalıdır. Konunun detaylarını tıklayabilirsiniz.

Bir hastada ağız içerisinde ağız kokusu kaynağı bulunduğu zaman başka kaynak yoktur zannediliyor. Eğer biyolojik sebep bulunamazsa hasta, halitofobi veya obsesyon olarak teşhis ediliyor. Halbuki bir hastada birden fazla ağız kokusu aynı anda bulunuyor olabilir. Örneğin bir hastada hem ağız kokusu hem nefes kokusu ve hem de obsesyon aynı anda bulunuyor olabilir.

Halitometre ölçümlerinde keskin bir sınır yoktur. Belirli bir matematik sınırın üzerinde H2S gazı ölçünce bu birey hastadır diyemeyiz. Veya, belirli bir matematik sınırın altında H2S gazı ölçünce bu bireyde ağız kokusu yoktur diyemeyiz. Manevralı ölçümler gerekir. Çünkü ağız kokusu gün içinde geniş bir aralıkla değişim gösterir. Ölçüm yapıldığı saniyede okunan değer, o bireyin ağız kokusunun son 10 senesinin ortalaması değildir. Cystein test, ZnCl2 test, buz test, vanilin test olfaktometrik test olmadan teşhis konulmamalıdır.

Başka bir problem ağız kokusuna sebep olan tek gaz h2s değildir. Azotlu gazlar veya organik gazlar da ağız kokusu yapar. H2S seviyesi düşük ama amonyak veya organik gaz seviyesi yüksek olan sayısız ağız kokusu hastası gördüm. Popüler halitometreler bu kokuları tespit edemezler. Bu sebeple kendi ağız kokusu ölçen cihazımı yaptım Halitor 3

Ağız kokusu hakkında bilinmeyen çok sayıda nokta vardır. Örneğin bakterilerin rolü bilinmemektedir. Ağız içerisindekine benzer bakterilerin bulunduğu burun içerisinde sistein yüklemesi kokuya sebep olmadığı halde ağız içerisinde az bir sistein yüklemesi bile şiddetli koku yapmaktadır. O halde ağzın içinde mikroplardan farklı bir koku üreten mekanizma bulunuyor olmalıdır.

Ağız kokusu arenasında, hem hastaya yaklaşım hem muayene metotları hem teşhis kriterleri ve hem de tedavi yöntemlerinin radikal bir şekilde değişmesi gerektiğini düşünüyorum.

Tıpta herbalizm

Herbalizm (bitkilerden ve doğal kaynaklardan şifa üretmek) modern ilaçların çıkış noktasıdır. Ancak günümüzde speküle edilmiştir. Kafa karışıklığına sebep olacak şekilde yeni isimler verilmiş (doğal tedavi, alternatif tıp, fitoterapi homeopati vs) bu kavramların içi herbalizmin uzantısı olması muhtemel önermeler ile doldurulmaya çalışılmış, para, pirim, prestij kaynağı olmuştur.


Karanfil yağındaki ojenol, yüksük otundaki dijitalin, ve benzer şekilde kekik, nane, maydonoz, mersin otu ve sayısız bitki içerisinde etken madde taşımaktadır. Her bitkide yüzlerce kimyasal madde bulunur fakat hiç birisinin yapısındaki maddeler eksiksiz olarak listelenmiş değildir. Bir tanesini vücuda alabilmek için bütün bitkiyi yiyerek kimyasalların hepsini vücuda almak akıllıca değildir. Önceden kestirilemeyen kötü sonuçları olabilir. Bir otun içerisinde ağrı kesici etken madde bulunuyor olabilir. Ancak onun yanında kanserojen bir madde daha bulunuyor olabilir. Bitkiyi yeyince ağrı kesilir ancak kanserojen maddeler vücuda alınmış olur. Üstelik ağrı kesici etken maddenin dozu belirsiz olacaktır. Hangi dozda alındığı asla bilinemez. Bir otu yiyen hasta suboptimal dozda etken madde mi aldı yoksa toksik doz mu aldığını bilmek imkansızdır.
Bkz. Sülük ve hacamat

Herbal tedavi ve bunun uzantıları olan fitoterapi, homeopati ve benzerleri, şarlatanlığa müsait hurafeler bulaşmış kirli bir alandır. Bütün hokus pokuscular, üfürükçüler, muskacılar, bu yol ile cahil ve mazlum insanları sömürmektedir. Maddi ve manevi pirim, prestij ve sükse elde etmektedir.

Son zamanlarda herbal (bitkisel) kökenli diş macunu, gargara, benzeri ürünler ile ilgili makaleler oldukça fazla sayıda yayınlandı. Diş hekimleri böyle ürünlere eğilim göstermemelidir.

Bugün çağdaş tıpta dolaşım yetmezliği olan hastaya yüksük otu yedirmiyoruz. Etken madde steril koşullarda ve arzu edilen dozda paketlenmiş tablet veya şurup şekilde içiyoruz. Akıl ve bilim ile doğadan fayda temin ediyoruz. Bir başka örnek: kan emen solucanlara (sülük) kan emdirmek yerine, sülükten elde edilen hirüdin isimli etken proteini saflaştırıp pomad veya hap içinde kullandırmayı tercih ediyoruz.

Herbal ürünler tıbbın red etmediği ama gerek duymadığı bir sahadır. Bilim insanının bu konudaki tutumu bu ve benzer yöntemlerden uzak durmak, hastaları bilgilendirmek olmalıdır.