TER KOKUSU NASIL ENGELLENIR

Çinko ve asit borik sonra dezenfektan ter kokusunu engeller
Ter kokusunun birinci ilacı temizliktir. Sonra çinko+asitborik ve antiseptik gelir

TER KOKUSU ENGELLEMENİN YOLLARI

Ter asidiktir . Bu sebeple tadı ekşidir. pH 4.5-7 arasında değişir. Erişkinde maksimum ter miktarı 2-4 litre/saattır veya günde 10-14 litreye kadar çıkabilir. Bu sayılar vücudun her metrekaresinin 1 dakikada 10-15 gram ter üretebildiğini gösterir. Bu sayı çocuklarda daha azdır. Yapısında %0.2 – %1 arasında çözünmüş olarak şunlar bulunur:
1- Mineraller: sodium (0.9 gram/l), potassium (0.2 g/l), calcium (0.015 g/l), magnesium (0.0013 g/l)
2- Laktat
3- Üre
4- Serum albüminleri (protein)
Taze ter kokmaz. Bekledikçe, deri üzerinde bulunan bakteriler terin içerisindeki üreyi amonyağa ve organik bileşikleri aromatik gazlara dönüştürür ve ter kokmaya başlar, böylece ter kokusu meydana gelir.

Bakteriler bu ürünleri pek sever ve derhal çok büyük oranda volatil asitler (bütirik, valerik, asetik ve laktik asitler), daha az oranda azotlu gazlar (amonyak) ve metana dönüştürür. İşte size ter kokusu.! Herkeste ter kokusu farklıdır. Çünkü her bireyin derisi üzerinde yaşayan bakteriler birbirinden farklı olabilir. her bakteri kendi metabolizmasının gerektirdiği kimyasal maddeleri katabolize edecektir.

Ter kokusu nasıl geçer Ter kokusundan nasıl kurtulunur?

HalitosilZn solüsyon mevcut ter kokusunu engeller. Önce sabun ve su ile bölgeyi yıkayıp kurulamak sonra sonra pharmolzn ile yıkayıp/silip kurumasını beklemek gerekir. Daha sonra içerisinde chlorohexidin veya cethyl piridinium chlorid bulunan her hangi bir vücut losyonu bölgeye sürülür. Gün boyu ter kokusu oluşmasını engeller.

En sık yapılan hata ter bezini tıkamaktır
Terlemek, sağlıklı bir olaydır. Engellenmemelidir. Bu sebeple terleyen bölgeye (koltuk altı) sürmek üzere üretilmiş mum içeren deodoranlar ter bezlerinin ağzını kapatarak tıkamaktadır. Üretilen ter dışarı çıkamayıp ter bezinin içeri doğru şişmesine veya infekte olmasına sebep olmaktadır. Mum deodoranlar kullanılmamalıdır.

Kaynak: Ter kokusu sitesi

DİŞ HEKİMLİĞİNDE KABARCIK PROBLEMİ

Kabarcığın kesiti
Kabarcıklar miğfer gibidir ve yukarı bakar

TEZ KONUSU ARAYANLARA TEKLİFİMDİR:
“Diş hekimliğinde kabarcık kontrolu”

Bu çok önemli bir konudur. Bu güne kadar hiç el atılmamıştır. Ve diş hekimliği uygulamalarının neredeyse yarıdan fazlasında başımıza beladır. Kabarcık, çözülmemiş bir problemdir. Bu konuda ısrarlı çalışan bir hekim sektörde önemli bir isim olur. Bunu görebiliyorum.

  • Otoklavda kabarcıktan kurtulmak
  • Kök kanalı dolgusunda kabarcıktan kurtulmak
  • Alçıda kabarcıktan kurtulmak
  • injektörde kabarcıktan kurtulmak
  • Diş üniti su deposunda kabarcıktan kurtulmak
  • Tükrükte kabarcıktan kurtulmak
  • Diş hekimliğinde kullanılan diğer akışkanlarda kabarcık kontrolu

Hava (az yoğun) kabarcıkların su (çok yoğun) içerisinde miğfer gibi olduğunu biliyor muydunuz? Üstelik bu miğferin karnı (çukuru) daima dünyanın merkezine bakarken, miğferin sırtı gökyüzüne bakar.

Kabarcıktan kurtulmak için en akılcı ve uygulanabilir yöntem kabarcık duvarını sonik titreşimlerle kırmak olsa gerekir. İki yüzlü kabarcıklarda ihtiyacımız olan sonik titreşim basıncıbu duvardaki iç ve dış basınç farkı kadardır.

 

TATİL GEREKSİZ BİR UYGULAMADIR

Tatil faydalı br uygulama değildir. Her senenin %35 tatildir.
Tatil ömrün yaşanmamış bir kısmının fedasıdır

Evrende tatil yapan (insandan başka) hiç bir canlı (ve cansız) yoktur.

Tatil, insanın tembelliğine taktığı isimdir. Özündeki ilkel benliğin ve heveslerin eğlence ile tımarlandığı, tembelliğin ve miskinliğin cilalandığı, öldürülmüş, feda edilmiş, çöpe atılmış, yazık edilmiş bir zaman dilimidir. Heba olan bir ömürdür. Yaşlanmaktır.

Subatomik partiküller (elektron, mezon, nötrino) durmazlar, tatil yapmazlar. Işık, ses partikülleri durmazlar, her hangi bir tatilleri yoktur.

Kartal tatil yapmaz. Leoparı tatil yaparken göremezsiniz. Karıncalar, yapraklar, kumru, solucan tatil yapmaz.

Karaciğerimiz tatil yapmaz, böbreklerimiz bir an bile durmaz. Kalbimizin 1 saniye durduğunu düşünebiliyor musunuz? mkansızdır. Eğer kalbimiz beynimiz tatil yapsaydı ölürdük.

Doğada tatil diye bir şey yoktur.

Gezegenler de böyledir. Sürekli devinim halindedir. Düşünebildiğimiz her şey kendi içinde ve birbirleri ile sürekli bir faaliyet, çalışma içerisindedir.

Evren sürekli çalışır.

Sadece kendisine irade verilen insan tatil yapar.

İnsanlar, toplumlar ülkeler çalışarak kalkınırlar. Refah ve medeniyet seviyelerini yükseltmek için insanların yatması değil çalışması gerekir. Daha çok çalışması gerekir. Ülkenin ekonomisi çalışarak yükselir. Bireylerin bilgi, beceri, sağ duyu, deneyim, ve maddi gelirleri çalışarak artacaktır. Yatarak, tembellik yaparak değil.

Az gelişmiş ülkemizde haftanın 2/7 si tatildir. Yılda 104 gün yapar. 2016 yılı için 24 gün resmi tatildir. O halde yaklaşık olarak 1 senenin %35 i tatildir. Bu ürkütücü bir rakamdır. Çalışılan günlerde mesaiden çalınan tembel saatleri de bu orana dahil edersek en iyi ihtimal ile bir senenin yarısına yakın kısmında tatil yaptığımız ortaya çıkar.

Maalesef, bazı kurumların yönetiminde bulunan yöneticiler, kendileri çalışmak istemediği hafta sonları için bağlayıcı kararlar ve yönetmelikler çıkarıp bütün meslektaşlarını dükkanlarını kapatmaya zorlamaktadır. Örneğin berberler neden pazar günleri kapalıdır? Halkın berbere en çok ihtiyaç duyduğu gün olan pazar günü berberler açık olmalıydı. Eğer bir berber pazar günü açarsa şikayet edilir, çalışkanlığı cezalandırılır, ekmeğini kazanma isteği cezalandırılır ve para cezasına çarptırılır. Kuru temizlemeci, lokanta, bakkal, ve diğer bazı esnaflar da böyledir.

Kıskanç ve tembel yöneticilerin aldığı ve bazı tembel ve kıskanç esnafların da destekleyerek yürürlüğe koydukları bir karar ile bir avuç esnaf diğer meslektaşlarını da kapattırmaktadır. “Madem ben tembelim, acizim, kapatıyorum ve kapattığım için para kazanamıyorum o halde başkası da kazanmasın” diye düşündüğü açıkça belli olmaktadır. Esnaflar ekmeklerini kazanmak için dükkanlarını açmakta özgür olmalıdır. İsteyen kapatmalı, isteyen açmalıdır.

Eczacı eczanesini, berber veya kuru temizlemeci dükkanını kapatmamalıdır. Eğer kapatmak istiyorsa kendisi kapatıp evine gitmeli başkalarının çalışmasına engel olacak şekilde alınmış kararlar bağlayıcı olmamalıdır.

Öğrenci daha çok öğrenmeli, doktor daha çok okumalı, esnaf daha çok çalışmalıdır. Devlet bu şekilde kalkınır, böyle büyürüz, bu şekilde ileri ve medeni bir ülke oluruz, tatil yaparak değil. Tatilde üretim durur, tüketim artar. Bir ülke tüketerek kalkınamaz, çöker. Bizim kalkınmamız için tatil yerine çalışmamız gerekir

Tatil yapmak ölmektir, ölüme yaklaşmaktır, tembelliktir. Heveslere, ilkel benliğin isteklerine uymak, boyun eğmektir. Tatil gereksizdir. Bir işte yorulduğumuz zaman diğer bir iş ile dinlenmek gerekir.

 

TABANCA OYUNCAK DEĞİLDİR

tabancaTabanca insanın ve insanlığın öldürülmesi için icat edilmiştir. Oyuncak bile olsa bir tabanca çocukların eline oynasın diye verilemez.

Can almak için icat edilmiş, Allah’ın en şerefli varlığını öldürmek için yapılmış, sadece insana değil insanlığa ve Allah’a hakaret anlamına gelen tabanca (veya tüfek, tank, top, bıçak vs) plastik veya tahta oyunca şeklinde küçük çocukların elinde geziyor. Şakacıktan birbirlerine doğrultuyor ve şakacıktan ateş ediyorlar, şakacıktan öldürüyorlar. Yarın bu çocuklar bunun aynisini yapacaktır, aynisini yapmak isteyecektir. Çünkü tabancayı eline verdiniz, tabanca motifli hayaller, senaryolar kurmasını sağladınız. Bunu bir gün mutlaka yapmak isteyecektir.

Çocuklar sevgi ile büyütülmelidir, insan hayatına ve bütün canlılara saygı duymalıdır. Çocukların eline insan öldüren cihazların oyuncağını vermeyiniz.

 

 

HASTA REFAKATÇISI ve DOKTORUN RUH HALİ

Hasta refakatçısı ve hekimin ruh hali
Hasta refakatçısı genellikle ulvi, değerli, yüksek ve faydalı amaçlarla muayene odasına girmez.

Hasta refakatçılarının muayene odasına birikmeleri hem hasta hem hekim için duygusal bir sorundur. Bıraksanız ameliyathaneye de girip yakınının böbreğinin ameliyatını seyretmek ister. Bu teklife hayır diyecek hatsa refakatçısı azdır.

Bir hekim olarak hasta refakatçılarından hep rahatsız olmuşumdur. Eskiden dışarı çıkaramazdım ama artık sadece 1 refakatçı kabul ettiğimi diğelerinin dışarı çıkmasını söylüyorum. Bunu hastanın iyiliği için yapıyorum.

 

Şöyle tespitlerim var. Dile getirmek isterim

Hasta refakatçıları muayene odasına neden girmek ister?

  • Eksik kalmış çocukluğundan beri doyurulamamış doktorculuk oynama talebine kısmi bir doyum aramak
  • Gelecekte karşılaşacağı başka hekimlerin tavırlarını yorumlamak, eleştirmek ve dedikodulaştırabilmek için bizden malzeme toplamak, zihninde referans fotoğraflar çekmek
  • Bizde zayıf, eksik, arızalı, noksan, kusurlu bir şey görüp daha sonra gündeme getirebilirmiyim diyerek inceleme yapmak,
  • Zihnindeki doktor imajı ile bizi örtüştürmek. Gördüğü ile umduğu arasındaki örtüşmezlikleri gerek eleştirel gerekse tavsiye niteliğinde zihninde depolamak. Gerekirse şimdi veya sonraki kavgalı patlamalarda yakıt olarak kullanmak.
  • Muayene odasında gördüklerini daha sonra hastanın kendisine ballandıra dallandıra anlatmak.
  • “O’na kötü şeyler oluyor ama bana olmuyor” önermesine görsel destek ve delil toplamak. Böylece egosunu beslemek. “Bak o yakınım şu anda hasta ve canı yanıyor ama ben sağlıklıyım ve canım yanmıyor” düşüncesini geviş getirip kendi egosunu okşamak. (Siper sendromu)
  • Refakatçıların çok azı bir yardımım olur mu diye muayene odasına girer. Zaten genellikle yardımına ihtiyaç olmaz. Çünkü hiç bir sağlık hizmeti refakatçı katılımı ile verilmek üzere tasarlanmamıştır.

Peki ayni esnada doktor cephesinde neler olur, neler düşünülür, doktor ne düşünür?

  • Doktor eleştirel bakışlardan rahatsız olacaktır
  • Acele edip bu hastayı bir an önce başından atmak isteyecektir
  • Gözler üzerinde iken detaylı ve itinalı yaptığı işleri bile eksik ve kabaca yapacaktır
  • Hasta yakını ile mücadele etmektense çabuk bitirip göndermek isteyecektir.

Yani siz siz olun, yakınınız muayene olurken hasta muayene odasında kalabalık etmeyin !