Ağız Kokusunun Ve Nefes Kokusunun Bugünkü Durumu

Bu gün her 4 kişiden 3 tanesinin ağzı kokusu şikayeti vardır.Ağız kokusu sosyal bir incinme sebebidir. Psikolojik sorunları beraberinde getirir. Ağız kokusunun sebep olduğu sosyal problemler biyolojik problemlerden daha fazladır. Tedavisiz kaldığında psikolojik bir içe büzülme ile sonuçlanır. Hatta eğer ağız kokusu sosyal bir problem yaratmasaydı belkide bir hastalık olarak görülmeyecek, tedavisi için emek ve gayret sarfedilmeyecekti. Ağız kokusundan yakınan bireyler sosyal yaşantılarında kendilerine olan güvenlerini kaybederler, çok sayıda ve çeşitlilikte doktor dolaşırlar, çünkü ağız kokusu belirli bir tıp branşının içerisinde incelenmez. Bu hastalığın hangi diş hekimliği uzmanlık alanına girdiği bile belli değildir.

Bu gün ağız kokusu periodontolojinin kucağına bırakılmıştır. Bu çok isabetsiz bir teslimiyettir. Çünkü periodontit artınca ağız kokusu artmaz, tam tersine ağız kokusu azalır. Ağız kokusu tedavisi için diş hekiminin uzman olması gerekmez. Mutlaka bir uzmanlığa dahil edilecekse ağız mikrobiyolojisinin işidir.

Ağız kokusuAğız ve nefes kokusu hastaları için yol gösteren, hangi tetkiklerin yapılacağını hangi tıp branş(lar)ına müracaat edileceğini belirleyen bir tıbbi prosedür yoktur. Böylece ağız kokusu hastaları kaderlerine terk edilmiş gibidir. Pek çoğu tedavi olamaz. Ağız ve nefes kokusu tedavisini kendisi arayıp bulmaya çalışır. Önce naneli sakız, mentollü şeker ile ağız kokularını maskeleyip toplumdaki sosyal konumlarında tutunmaya eski sosyal aktivitelerini ve sosyal yakınlaşmalarını korumaya çalışırlar. Ağız kokularını maskelemeye, yok farz etmeye veya unutmaya çalışırlar. Nefes kokusunu maskeleme konusunda başarılı olamayanlar toplumda yalnızlaşmaya başlar. Bir çok ülkede ağız kokusu tedavi merkezleri açılmakta, bir çok yabancı üniversitede ağız ve nefes kokusu tedavi birimleri kurulmaktadır, diş hekimleri odaları tarafından kampanyalar düzenlenmekte, bir çok yurt dışı markette ağız kokusunu engelleyen çinkolu gargara, alkolsüz antiseptik gargara, sakız ve çinkolu macun satılmaktadır. Dünyada durum budur.

Bu hastalar ağız kokusunu azaltmayan, tam tersine ağız kokusunu artıran pahalı ithal ürünler, kozmetik sprey ve gargaralar, ve naneli şekerler arasında kararsız kalmakta, avuç dolusu para ödeyerek satın aldığı ürünlerin etkisiz olduklarını görerek daha fazla güvensizleşmekte ve daha da umutsuzlaşmaktadır. İnternetteki dedikodularda ve koca karı ilaçlarında çözüm aramakta, gümüş suyu içmekte, çeşitli otları kaynatarak içmekte, nar suyu, kudret helvası ve alkali diyet hurafesi ile para mesai ve umut tüketmektedir. Bir çok insan evlenemeyip bekar kalmakta, insanlarla yakın temasta bulunmamak için üst makama terfi olmayı reddetmekte, öğrencisine, öğretmenine ve eşine yakınlaşmamaktadır. Ağız ve nefes kokusu sebebiyle boşanma davaları açılmakta, hatta bazıları intihara teşebbüs etmektedir Maalesef ülkemizde ise ağız kokusu yok farz edilmektedir. Fakültelerimizde öğrenciler ağız kokusu üzerine yetersiz eğitilmektedir. Bu gün diş hekimleri ağız kokusu şikayeti ile kendisine müracaat eden ağız veya nefes kokusu hastasına yeterince yardımcı olamamaktadır. Ağız kokusu hastası diş hekimine müracaat ettiği zaman, diş hekimi bu konuda yeterli miktarda eğitilmediği için ne yapacağını tam olarak bilememekte, mesleki iç güdüleri veya mesleki bir refleks ile ağız kokusu hastasının dolgularını yapıp dişlerini temizlemektedir. Sayısız vaka bu şekilde iyileşmeden kalmaktadır.Murat Aydın Adana
Biz diş hekimleri yetersiz kalınca kulak burun boğaz veya gastroentereloji doktorları otorite boşluğunu doldurmaya çalışmaktadır. Her ağız kokusu mutlaka bademcikten gelir diye anlamsız çıkışlar yapan kulak burun boğaz doktorlarının sayısı giderek artmaktadır. Üstelik bu doktorlar kendi kliniklerinde ağız kokusu tedavisi yaptıklarını ilan etmektedirler. Tonsillektomi operasyonunu ağız kokusu hastalarına rutin uygulayıp bunu bir ticari önerme yapan kulak burun boğaz doktorları vardır. Veya bir gastroenterolog televizyon ekranlarına çıkıp ağız kokusunun çok büyük bir bölümünün mideden kaynaklandığını söyleyebilmektedir. Üstelik bunu söylediği televizyon programında yanındaki koltukta bir diş hekimi oturmaktadır. Biz diş hekimlerinin bıraktığı otorite boşluğunu kulak burun boğazcılar veya gastroenterologlar doldurduğu için halkımız şanslıdır. Bu boşluğu üfürükçüler de doldurabilirdi. Sonuçta ağız kokusu hastaları doktor doktor dolaşarak çaresizliklerini tescil etmekte sonunda bir köşeye çekilip sessiz çığlıklar atarak naneli sakız ile tedavisini ertelemektedir. Sadece tıbbi değil bu konuda ilaç çeşitliliği de yetersizdir. Ağız kokusunu engelleyen ürünler piyasamızda yeteri kadar bulunmamaktadır. Eczanelerimizdeki 52 gargara ve spreyden 51 tanesinde alkol bulunur ve bunlar ağız kokusu yaparlar. Ağız kokusu tedavisi için verilen gargaranın ağız kokusu sebebi olması ağız kokusu tedavisinin en azından şimdilik ne kadar derin bir açmazda olduğunu gösterir. Maalesef pahalı ithal ürünler ve kozmetik ağız kokusu maskeleri, bu gün vitrinlerde yer almıştır. İlaç pazarında ağız kokusu ürünleri adeta havada uçuşmakta, hastalar bunların arasında kararsız kalmakta, avuç dolusu para ödeyerek satın aldığı alkollü ithal ürünlerin etkisiz olduğunu gördükçe daha fazla güvensizleşmekte ve umutsuzlaşmaktadır. Bu ürünler ya alkol içerdikleri için, ya sabunsu içerdikleri için, ya sodyum hidroksit içerdikleri için, ya tatlandırıcı ve koku verici içerdikleri için ağız kokusunu önce azaltmakta sona artırmaktadır. Bu etkisiz ithal ağız kokusu gargaralarına avuç dolusu döviz ödenmektedir. Buna bir dur diyen de yoktur. Böylece ağız kokusu ilaçları sahası bitki suyu içeren, naneli kekik tozlarına terk edilmiştir. Ağız kokusu tedavisinde yasal irade yeterli değildir. Ülkemizde ağız kokusu tedavi merkezi kurmak için yasal zemin bulunmamaktadır. Günümüzde ülkemizdeki durum budur.

Bir yanıt yazın