Dövmelerin tarihsel bakış ile çıkış noktası karşı cinsel cazibe yaratmak ve beğenilme arzusudur. Arap yarımadasında, Güney Amerika’da İnka medeniyetlerine kadar eski bir uygulamadır. Kızlar beğenilmek için yüzüne ve vücutlarının çeşitli yerlerine boyalar sürür karşı cinsin ilgisini çekmeye çalışırlardı. Günümüzdeki uzantısı dövme ve pirsink (piercing) tir.
Geçtiğimiz günlerde bir meslektaşım dövme boyalarının limf kanserine sebep olabileceğini açıkladı. Kaynak: Tıp literatürü tıklayınız Sağlık konusunda sıfır eğitimli dövmeciler her arzu edilen yere dövme yapmaktadır. Hepatit ve AIDS benzeri hastalıkların bulaşması için dövme en bilinen yollardan birisidir. Ayrıca folikülit, selülit, impetigo, yaygın ve lokalize alerjik dermatitler, oluşabilir. Dövme yarası apseleşebilir, nontübeküloz mikobakteri infeksiyonları oluşabilir. tedavisi haftalarca sürebilir. Limf nodları şişebilir, bölgedeki eklemler hastalanabilir. Avrupa’da %12, Amerika’da %33 yaygınlığı vardır. Deriye batıp çıkarılarak dövme boyası deri altı dokusuna itilir. Deri altında rezorbe olmadığı için bu boya kalıcı renk verir.
Bir insan 10 gün önce beğendiği resmi beğenmeyebilirken ömür boyunca bir deseni gövdesinde taşımaya karar vermesi genellikle bir süre sonra pişmanlık ile sonuçlanır. Dövme tıbbi ve sosyal bakımdan mahzurludur. Dövme yapılmamalıdır. Özenti, moda, sükse yapmak veya başkaları beğensin diye vücudun çeşitli yerlerine mavi, kırmızı, siyah, mor gibi çeşitli renklerde karikatür, amblem, marka, resimleri yapılır, imza atılır veya çeşitli yazılar yazılır. Bunlara dövme adı verilir. İğneler batırılarak kimyasal maddeler deri altına verilir. Bu görsel lekeler doğal yollarla asla uzaklaşmaz. Örneğin Ahmet isimli sevgilisinin ismini omuzuna dövme olarak yazdıran bir kadın, ömrünün sonuna kadar omuzunda bu yazıyı taşımaya kendisini mahkum etmiş demektir. Kısa, kısır, zayıf ve dar bir bakış açısıdır. Kendisine pranga vurmuş, kendisini mecbur etmiştir. Ahmet’ten ayrılacak olsa bu yazıyı sildirmesi çok zordur. Hayatının ilerleyen döneminde bu lekelerden kurtulmaya karar verirse laser ile kısmen silinebildiği söylenmektedir. Kişi toprağa verilirken bile vücudunda bu lekeler kalır. Dövme yaptıran kişi,bir anlık, dönemlik, mevsimlik veya bir sezonluk bir fikir ve heves uğruna bedeninde kalıcı bir kirlilik yaratmış olur.
Bu durumda dövmeyi sildirmek amacı ile laser ışığından faydalanılmaktadır. Laserin yakıcı etkisi bu boyayı deri altında yakarak toksik maddelere dönüştürmekte ve bu toksik boya kalıntıları immün sisteme zarar vermektedir. Yani sadece uygulamak değil dövmeyi çıkartmak da toksik etkilidir. Güneş ışığı ile temas edince zehirli maddeler olan 1,2-benzene dicarbonitrile, benzonitrile, benzene, ve çok zehirli olan hydrogen cyanide (HCN) açığa çıkar. Dövmeden kurtulmak amacı ile bu boyanın ruby (yakut) laser ile giderilmesi sırasında yine ayni zehirli maddeler ortaya çıkar. Dövmede kullanılan diğer boyalarda zehirli maddeler ortaya çıkarma özelliğine sahiptir.
Dövme yapılırken santimatrekareye yaklaşık 9 mg boya verilir. Mavi boya olarak copper phthalocyanine isimli toksik bir madde kullanılır. Dövmeciler buna pigment B15:3 boyası adını verir. Veya Cobalt aluminate boyası kullanılır. Dövme boyaları metal içerir. Demir, Alüminyum, Krom, Kadmiyum, Cva, Manganez, Çinko, Titanyum, Kadmiyum, Bakır, Kobalt.
Kahverengi boya :Ferric oxide Yeşil boya: Chromium oxide Kırmızı boya: Cadmium sulfate ve Mercury sulphate Mor boya: manganese Beyaz boya: titanium dixide ve Zinc diokside Sarı boya:: Cadmium sulfide Bilim kaynağı tıklayınız
Bu gün FDA bültenini okuyordum gözüme şu haber ilişti: Amerika’da Sierra Stain LLC firması tarafından üretilen dövme boyaları mikrop içerdiği sebebi ile piyasadan toplatılma kararı verilmiş. Kaynak: FDA Ağustos 2024 bülteni tıklayınız Orada toplatılan dövme boyaları nereye gidiyor bilmiyoruz.
Bu beden bize emanet verilmiştir. Aldığımız gibi teslim etmemiz kaportada kalıcı değişiklikler yapmamamız akla yakın geliyor bana.
Tip 1 ağız kokusunun başlıca gazları uçucu kükürtlü bileşikler (UKB) dir. En baskın olan gaz hidrojen sülfit (H2S) tir. H2S gazını koklayarak algılama sınırı insandan insana değişmekler birlikte 10 ppb den 700 ppb ye kadardır. Salya içinde 0.05 -0.1 ppm konsantrasyonda iken tat vermeye başlar (WHO, 1993). Sağlıklı bireylerde H2S konsantrasyonu en çok 1-2 ppm’e kadar çıkar (Springfield J, Suarez FL, 2000). Bizim toplumuzda 5-10 pm’e kadar yükselen H2S konsantrasyonları ölçülebilmektedir. Bu sayılar periodontal cep içerisinde 1000 ppm’e kadar yükselir. Bu konsnatrasyon fevkalade toksiktir. Organizma metilasyon ve demetilasyon ile bu H2S ten kurtulur (Levit MD, et al., 1999) (Levine J, 1998). Bu kaçış, ortamda metil sülfit ve dimetilsülfit oluşması demektir. Diğer hangi gazlarının neler olduğu bu sayfada anlatılmıştır
UKB ağızdaki dokulara temas ettiğinde şunları yapabilir:
Diş eti epitel hücresi ölmektedir (Tonzetich J, 1996)
Fagositik hücrelerde oksijen üretimini artırmaktadır. (Yaegaki K. 1995)
Hücre içinde pH azalmasına sebep olur
Periodontal hücrelerin göç etmesine engel olur, (Lancero H,1996)( Johnson PW,1999)( Kapila YL, 1998)( Lancero H,1996)
Fibronektin azalmasına sebep olur (Lancero H,2002)
Dokunun protein içeriği %25-35 azalır. Bu etki kalıcıdır. Daha sonra doku temiz bir ortama alınsa bile hücre normale dönmez. (Johnson PW, Ng W,1992) (Johnson P, Yaegaki K, 1996)
Dokuda kollajen sentezi %40 azalmaktadır ve hücrenin içinde yeni sentez edilmiş kollajen varsa parçalanıp bozulmaktadır. Hücre dışındaki kollajen ise 13 kat azalmaktadır. (Johnson P, Yaegaki K, 1996).
Proline transportunu %40-50 oranında engeller. (Johnson PW, 1992) (Johnson PW, 1992) (Bilgi: Proline isimli amino asit kollajen sentezinde rol alır)
P. gingivalis ‘in ekstra selüler vezikül (kese) lerinin protein sindirebilme özelliklerini artırmaktadır. (Tonzetich J., 1996)
agiz-kokusu-kanser-yaparmi.jpg
Ağız kokusunun kanser yaptığını öne süren spekülatif bir iddia.
Biraz spekülatif bir yaklaşım olarak, madem UKB, genel olarak DNA hasarı yapıyor, permiabilite artırıyor, o halde neden ağızdaki H2S kanser yapmasın diye bir hipotez literatürde mevcuttur. (Yaegaki K, 2008) Bu hipotezin devamı olarak:
Oksidatif stresi artırdığı için kanserojendir.
Ras/MAPK (mitogen activated protein kinase) yolu üzerinden bir çok kanser türünü tetikler. (Deplancke B, 2003)
Caspase 3 enzimini indükler, seviyesinin yükselmesine sebep olur (Yaegaki K, et al. 2008). Bunun sonucunda insan diş eti hücrelerinde p21 gen ekspresyonu yaptırır ve apoptoza sebep olur. (Takeuchi H, 2008)( Murata T, 2008)
Toksik oksijen radikallerini ortadan kaldıran süperoksit dismutas enzimini de engeller, böylece genomik DNA hasarına yardım eder. (Yaegaki K, 2008). Bu hasarın birden fazla mekanizması vardır, bu DNA hasarı kromozomal stabilizasyonu bozduğu için mutajenik ve kanserojeniktir. (Matias S, 2006) apoptoza sebep olması kanserojenitesini destekleyen bir özelliktir. (Yang GD, 2007) Diğer yandan, oksijen radikallerinin yükselmesi oksidatif strese sebep olur. Bu durum kanseri hazırlar (Yaegaki K, et al. 2008).
Cytochrome c oxidase enzimi mitekondriyumlarda solunum sırasında kullanılan anahtar bir enzimdir. UKB, cytochrome c oxidase inhibisyonu yapar böylece ATP üretimi azalır. (Dorman DC, 2002).
Fare deneyleri kalın bağırsakta birikebilecek H2S gazının ülseratif kolit ve kolon kanseri ile ilişkili olduğunu göstermiştir. (Roediger WE, 2993) (Pitcher MC, 1996).
Çinko Klorit Ne Yapar?
Enteresandır ki, mukozaya %0.22 çinko klorit (ZnCl2) uygulandığında sadece UKB kaybolmakla kalmaz ayni zamanda mukozanın geçirgenliği de normale döner. Ayrıca ZnCl2, hem bakteri vezikülleri tarafından hem de metil merkaptan tarafından tip I kollajen yıkımını engellemektedir (Tonzetich J, 1996) .
Çinko sadece kokuyu engellemekle kalmaz ayni zamanda mukozanın geçirgenlik bariyerini de korur. (Johnson PW, Tonzetich J., 1985) (Johnson PW, 1992)
Üstelik P.gingivalis’in veziküllerini ve metil merkaptanın tip I kollajen üzerindeki yıkıcı etkisini de engellemektedir. (Tonzetich J, 1996) .
Çinko klorit sadece koku giderici değil ayni zamanda mukoza bariyerinin sağlam kalmasını sağlayan bir maddedir. Ayrıca iddia edilen ağız kokusunun kanser yapabileceği hipotezinin ilacı gibi görünmektedir.
Hiç bir ağız ve nefes kokusu kanserin habercisi olabilecek kadar özgün, sadık ve yegane değildir. Kanserin ilk belirtisi ağız ve nefes kokusu değildir. Ancak sonuncu belirtilerinden bir tanesi olabilir. Ağız kokusunun sebepleri arasında kanseri saymak (yanlış değildir fakat) abartılmamalıdır. Çünkü ağız ve nefes gaz profiline bakarak hiç bir hastalığa teşhis konulamaz.
Akciğer Kanserinde Nefes Kokusu
Akciğer kanserli hücreler (CALU-1) laboratuar ortamında çoğaltıldığında, yani kültürü yapıldığında, bulundukları ortama 2,3,3-trimethylpentane, 2,3,5-trimethylhexane, 2,4-dimethylheptane ve 4-methyloctane gazlarını salmaktadır. (Filipiak W, 2008). Bu gazların metillenmiş alkanlar olduklarına dikkat ediniz. Bu grup madeler akciğer kanserli bireylerin nefeslerinde de tespit edilmiştir. Aşağıdaki tabloda bu gazların bulunduğunu göreceksiniz.
Bu gazlar literatürde başka çalışmalarda da tespit edilmiştir. Akciğer kanserli bir başka hücre (A549) kültürüne bronş epitel hücreleri ve insan fibroblastları ilave edilmiş, ortama hangi gazların salındığı incelenmiştir. 2-pentanone and 2,4-dimethyl-1-heptene gazlarının yüksek olduğu görülmüştür (Filipiak W, 2010).
Bir başka akciğer kanserli hücre (NCIH2087) kültüründe 2-ethyl-1-hexanol ve 2-methylpentane gazları tespit edilmiştir. (Sponring A, 2009). O halde bir genelleme yapıldığında alkol, keton, alkanlardan oluşan bir gaz topluluğu bulunduğu görülmektedir. Fakat bunlar doku kültürü çalışmaları olup bağlayıcı değildir. Akciğer kanserli hastaların nefeslerinde 103 farklı gaz tespit edilmiştir, Bunların üçte biri hidrokarbon (0.7 – 107.3 ppb) dur. Ayrıca keton (5.8-145.9 ppb), aldehit, asit, alkol (13.5-453.7 ppb), azot içeren bileşikler, furan ve furan türevleri de bulunmuştur. 17 akciğer kanserli hastayı, 170 kontrol bireyinin nefes gazlarında en fazla ayırt edenin formaldehit ve iso-propanol olduğu gösterilmiştir (Wehinger A, 2007) Ayrıca akciğer kanserli hastalarda nefesten gen paçalarının atıldığı da gösterilmiştir. (Carpagnano GE, ,2010) Fakat nefeste hücre bulunmaz. 65 akciğer kanseri ve 31 sağlıklı bireyde karşılaştırmalı yapılan incelemede kanserli hastaların nefeslerinde bulunan ama sağlıklı bireylerin nefeslerinde bulunmayan şu maddelerdir.
108 bronkoskopi hastasının nefes örnekleri incelenmiş, biyopside kanser teşhis konulan 60 kanserli hastanın nefesleri ile diğerlerinin gaz deseni karşılaştırılmıştır. 22 farklı gazın kanserli hastaları %100 hassasiyet, %82.3 özgünlük ile ayırt edebildiği görülmüştür. Bu gazlar prensip olarak, 600 dalton’dan hafif, C4-C20 alkanlar, metillenmiş alkanlar ve benzen derivatlarıdır. (Phillips M, Gleeson K, 1999) (Phillips M, Cataneo RN, Cummin ARC, 2003) Başka kaynaklara göre duyarlılığının %84.5, özgünlüğünün %73.5 olduğunu hesaplamıştır. (Phillips M, 2008)
Meme Kanserinde Nefes Kokusu
51 meme kanserli kadın ile 42 sağlıklı kadının nefesleri karşılatırıldığında şu 5 maddenin yüksek miktarda bulunduğu tespit edilmiştir: 2-propanol (propil alkol), 2,3-dihydro-1-phenyl-4(1H)-quinazolinone, 1-phenyl-ethanone (acetophenone), heptanal, ve isopropyl myristate. Bunlardan heptanal kanser biyomarkırıdır. 2,3-dihydro-1-phenyl-4(1H)-quinazolinone’ın analogları anti kanser etkili maddelerdir. Acetophenone’in meme karsinoma hücreleri üzerine potansiyel antiinvazif aktivitesi vardır. (Phillips M, 2006).
Meme kanserinde nefes testinin hassasiyeti %93.8, özgünlüğü %84.6 bulunmuştur. (Phillips M, 2006). Aşağıdaki gazlar 54 meme kanseri olan kadınların nefeslerinde tespit edilmiştir, kontrol grubu olarak 204 sağlıklı kadında bulunmadığı görülmüştür (Phillips M, 2010 B). Okuyucu bunları öğrenmek yerine göz gezdirip fikir edinmelidir. Bu gazların VOC grubu hidrokarbonlar olduğuna dikkat ediniz:
Meme kanserli doku artmış oksidatif stres ve sitokrom P450 oksidaz enzim indüksiyonu ile karakterizedir. Membrandaki doymamış poliyağ asitlerinin lipit peroksidasyonuna sebep olması kanserleşmenin tetiğini çekmektedir.. Sonuçta P450 enzimleri tarafından katabolize edilen alkanlar ve metillenmiş alkanlar üretilmektedir.
Asbest solunması sonucunda malign mesothelioma, asbestoz, interstitial pulmonary fibrosis, plevral plaklar, plevral kalınlaşma, akciğer kanseri meydana gelebilmektedir. Bu hastalarda nitröz oksit (NO), peroksit (H2O2), aldehyde, ethan, pentan ve alkan’lar ekshale edilmektedir. Araşidonik asit yıkımına bağlı 8-isoprostane ekshale edilmektedir. (Chapman EA, 2010)
Mide Kanserinde Nefes Kokusu
Mide kanserli 3 hastadan hem nefes hem de mide dokusandan emisyona uğrayan gazlar incelenmiş, Acetone, carbon disulfide, 2-propanol, ethyl alcohol ve ethyl acetate kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur. (Ligor T, 2007)
Teşhis Alternatifleri
İlginçtir ki, köpeklerin koklayarak kanseri tespit edebiliyor olması bilime ışık tutmuştur. Bazı kaynaklara göre gelecekte tomografiye gerek olmadan (radyasyon almadan) akciğer atılımlı gazları okuyarak akciğer kanserini erken teşhis etmek rutin uygulamaya sokulacaktır (Mazzone PJ, 2012) 193 kanser şüpheli vakayı ve 211 kontrol bireyini başarılı bir şekilde nefes gazlarından ayırmak mümkün olmuştur. Hassasiyeti %84.6, özgünlüğü %80 dir. Eskiden terk etmiş olsa bile sigara içenlerde nefesten bu biyomarkırların tespiti yanlış pozitif sonuca sebep olmamaktadır. (Phillips M, Altorki N, Austin JHM,2007) Yine bazı yazarlara göre akciğer kanseri, KOAH, sarkoidoz ve diğer akciğer hastalıklarında volatil olan ve olmayan sayısız gaz vardır. Bunların desenlerinin tespit edilmesi, güvenli, özgün ve tarama testi olarak kullanılacak kadar ucuzdur. (Amann A, 2011)
Ağız Kokusu Muayenesinde Bu Gazlar Nasıl Tespit Edilebilir?
Burada adı geçen gazlar VOC ve LEL gazlardır. Bu gazlar LEL veya PID sensorlar ile algılanabilir. Bunları tespit edebilmek için bu sensorların en az bir tanesinin bulunduğu bir cihaz kullanıyor olmak gerekir. Ancak organik gazları tespit edebilen cihazlar ile bu gazlar tespit edilebilir. Photo Ionisation (PID) ve Low explosive limit (LEL) sensoru ile karbon zincir ve halkalarından oluşan organik gazlar ölçülebilir
Kaynak:
Aydın M. Teşhisten tedaviye Ağız kokusu. Nobel kitapevi. İstanbul, 2008 Amann A, Corradi M, Mazzone P, Mutti A. Lung cancer biomarkers in exhaled breath. Expert Rev. Mol. Diagn., 2011; 11(2), 207-217. Chapman EA, Thomas PS Yates DH. Breath analysis in asbestos-related disorders: a review of the literature and potential future applications. J. Breath Res. 4 (2010) 034001 (11pp) Carpagnano GE, Palladinoa GP, Gramiccionia C, Barbaroa MPF, Martinelli D. Exhaled ERCC-1 and ERCC-2 microsatellite alterations in NSCLC patients. LungCancer J., 2010; 68(2):305-307 Filipiak W, Sponring A, Mikoviny T, Ager C, Schubert J, Miekisch W, Amann A., Troppmair J. Release of volatile organic compounds (VOCs) from the lung cancer cell line CALU-1 in vitro. Cancer Cell International, 2008; 8:17-28 Filipiak W, Sponring A, Filipiak A, Ager C, Schubert J, Miekisch W, Amann A, Troppmair J. TD-GC-MS Analysis of Volatile Metabolites of Human Lung Cancer and Normal Cells In vitro. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev, 2010; 19(1); 182-195. Sponring A, Filipak W, Mikoviny T, Acer C, Schubert J, Miekisch W, Amann A, Troppmair J. Release of Volatile Organic Compounds from the Lung Cancer Cell Line NCI-H2087 In Vitro. Anticancer Research, 2009; 29: 419-426 Ligor M, Ligor T, Bajtarevic A, Ager C, Pienz M, Klieber M, Denz H, Fiegl M, Hilbe W, Weiss W, Lukas P, Jamnig H, Hackl M, Buszewski B, Miekisch W, Schubert J, Amann A. Determination of volatile organic compounds in exhaled breath of patients with lung cancer using solid phase microextraction and gas chromatography mass spectrometry. Clin Chem Lab Med 2009;47(5):550-560. Ligor T, Szeliga J, Jackowski M, Buszewski B. Preliminary study of volatile organic compounds from breath and stomach tissue by means of solid phase microextraction and gas chromatography–mass spectrometry. 2007 J. Breath Res. 1 (6pp) Mazzone PJ. Exhaled breath volatile organic compound biomarkers in lung cancer. J. Breath Res., 2012; 6:027106. Phillips M, Altorki N, Austin JHM, Cameron RB, Cataneo RN, Kloss R, Maxfield RA, Munawar MI, Pass HI, Rashid A, Romi WN, Schmitt P, Wai J. Detection of lung cancer using weighted digital analysis of breath biomarkers. Clinica Chimica Acta, 2008; 293:76-84. Phillips M, Cataneo RN, Saunders C, Hope P, Schmitt P, Wai J. Volatile biomarkers in the breath of women with breast cancer. J. Breath Res. 4 (2010) 026003 (8pp) Phillips M, Cataneo RN, Greenberg J, Grodman R, Gunawardena R, Naidu A. Effect of oxygen on breath markers of oxydative stress. Eur Respir J, 2003;21:1-5. Phillips M, Gleeson K, Huges JMB, Greenberg J, Cataneo RN, Baker L, McVay WP. Volatile organic compounds in breath as marjers of lung cancer: a cross sectional study. The Lancet, 1999;353:1930-1933. Phillips M, Cataneo RN, Ditkoff BA, Fisher P, Greenberg J, Gunawardena R, Kwon CS, Tietje O, Wong C. Prediction of breast cancer using volatile biomarkers in the breath. Breast Cancer Research and Treatment, 2006; 10:10549-. Phillips M, Altorki N, Austin JHM, Cameron RB, Cataneo RN, Greenberg J, Kloss R, Maxfield RA. Prediction of lung cancer using volatile biomarkers in breath. Cancer Biomarkers, 2007; 3:95-109 Phillips KA. How to help patients with olfactory reference syndrome. Delusion of body odor causes shame, social isolation. The Journal of Family Practice, 2007; 6(3):1 Phillips M, Cataneo RN, Cummin ARC, Gagliardi AJ, Gleeson K, Greenberg J, Maxfield R, Rom WN. Detection of Lung Cancer With Volatile Markers in the Breath. Chest, 2003; 123: 2115-2123
Kanserli bir hücre çoğalma arzusu ile yanıp tutuşur. Daima çoğalmak ister, hep çoğalmak ister. Daima ve her zaman daha fazla daha fazla daha fazla olsun ister. Üremek ister. Ölümsüzlük ister.
Kibir yüklenmiş bencil insan gibidir. Daima daha fazlasını ister. Daha fazla prestij, daha fazla mal, daha fazla para. Bu istek kaynağını yoksunluk tehlikesinden ve ölümsüzlük isteğinden alır. Ölümsüz olmak için, ve yoksunluktan çekindiği için biriktirir de biriktirir parasını, malını.
Kanserli hücre çoğalmayı çok başarılı bir şekilde yürütür. Bu konuda kabiliyetlidir. Yüksek performans sahibidir. Aynen çok biriktiren insan gibidir. Kazandıkça kazanır, para üstüne para ve mal üstüne mal koyar. Saydıkça sayar, artırdıkça onu daha fazla sayası gelir. Bir defa saymakla yetinmez hep sayar parasını ve malını. Sonra döner gelir tekrar sayar.
Kanserli hücrede problemin sebebi durmasını bilmiyor olmasıdır. Başkalarının yaşam hakkında saygı göstermeyişidir. Çoğalmasının yettiğini, yeterli miktarda ürediğini ve sayısını daha artırırsa fayda edinmeyeceğini bilmez. Bunun farkında değildir. Ne kadar çoğalırsa çoğalsın ona göre daima azdır.
İstifledikçe ve biriktirdikçe tatmin olmak yerine giderek daha da iştahlanır. Yetimin fukaranın hakkını bilmez. Kazandığının içinden olmaya vermek, veya bu miktar bana yeter demek yoksula dağıtmak aklına bile gelmez. DURMAYI BİLMEZ. Daima kendine göre geçerli bir bahanesi vardır.
Kanserli hücreler biriktikçe, sayıları arttıkça tümör olur, ur olur. Hastalık olur. Gün gelir ölüm sebebi olur.
Kansersiz yaşamak lazım dostlarım. yetecek kadarını kendimize bırakıp, gerisini olmayanlara karşılıksız ikram etmek lazımdır. Sağlık için.
Para kazanmanın da durulacak bir noktası olmalıdır. Bu bana yeter diyebileceğimiz bir sınır olmalıdır. Daima şunu hatırlamak lazımdır: “Bir sınır yoksa hiç sınır yoktur”