Diş kaplaması metal ve porselen tabakalarından oluşur. Biz diş hekimleri porselen kaplamaların metal tabakasını yapım aşamasında kumpas ile ölçebiliyoruz fakat bitimden sonra porselen tabakasının kalınlığını bilemiyoruz. Bu yazıda bitmiş bir porselen kaplamanın yüzeyinde bulunan porselen tabakasının kalınlığını nasıl ölçebileceğimizi anlatacağım.
Aliekspres sitesinde bulduğum bu cihaz 5 Mhz frekansında ultra sonik dalgalar yolluyor ve metalin yüzeyine çarparak geri dönen dalgaları yakalıyor. Reflektif sinyalin dönüş gecikmesinde ortaya çıkan zaman farkına bakarak metale olan uzaklığı hesaplıyor ve ekrana veriyor. Aynen kadın doğum doktorlarının fetusun boyunu ölçtükleri sistem kullanılıyor. Kadın doğum doktoru ultrason ile bebeğin boyunu ölçtüğü yöntem ile biz porselen tabakasının kalınlığını ölçüyoruz.
Kalınlık ölçen cihaz ile bir diş kaplamasının porselen tabakasının kalınlığının 0.19 mm olduğu görülüyor.
Bir porselen kaplamayı elinize almanıza da gerek yoktur. Ağızın içinde duran kaplamanın porselen kalınlığını da ölçebiliriz. Ağıza yaklaştırılır. Porselen kaplamaya temas ettirilir. Ekranda sayı belirir ve dıt sesi duyulur. Görünen sayı mikrometre cinsinden porselen tabakasının kalınlığıdır. Plastik malzemelerin kalınlığını ölçemez fakat metal yüzeyine uygulanmış her türlü kaplanın kalınlığını ölçebiliyor. Yeter ki kalınlığını ölçmek istediğiniz tabaka bir metalin yüzeyinde bulunsun. İmplantın titanyum metali hidroksil apatit kaplıdır. Bu cihaz ile implantların yüzeyindeki hidroksil apatit kalınlığını da ölçebiliriz. Kullanım alanı hayal gücünüz ile sınırlıdır.
Kalınlık ölçen cihaz ile gözlük çerçevesinin üzerine yapılan ve metale sarı rengi veren boya kalınlığının 0.17 mm olduğu görülüyor.
Diş hekimliğinde biyofizik dersleri boş geçtiği için biz diş hekimleri bu ve buna benzer cihazların diş hekimliği alanında kullanılabileceğini akıl edemeyebiliyoruz. Bu yazı ile umarım diş hekimi ve diş teknisyenlerine ulaşırım.
Ülkemizin en kapsamlı ve diş hekimlerine hitab eden en başarılı biyofizik ders kitabıdır. Diş hekimliği öğrencilerine gereksiz ve ertesi gün unutulan tuhaf bilgiler vermek yerine ömürleri boyunca klinikte kullanabileceği değerli ve faydalı bilgiler veren tek kitaptır
Yine arkamdan ittiler.. Böylece bu kitabı yazdım. Buyurun size ön sözünü veriyorum: Biyofizikçi değilim ama birinin bu kitabı yazması gerekiyordu. Diş hekimliği öğrencilerinin biyofizik eğitimlerindeki eksiği görüp bu eseri kaleme almaya karar verdiğim 2008 yılından beri bir biyofizik hocası ağabeyimi bu ders kitabını yazmaya teşvik ve davet ettim. Eseri benimle birlikte kaleme almayı sevinerek kabul etmesine ve çok istemesine rağmen meşguliyeti sebebiyle bir türlü fırsat bulup yazmaya başlayamadı. Aradan 10 sene geçmişti ve bu kitabı daha fazla erteleyemezdim. Sen tek başına yazarsın dediler. Yazdım. İyi de oldu.
Eserin tanımı: Okuduğunuz bu eser diş hekimi kliniğinde kullanılan birinci derecede gerekli ve önemli biyofizik konularını ele alan ders kitabı niteliğinde hazırlanmıştır. Hedef kitlesi diş hekimleri ve diş hekimliği öğrencileri olup diğer yakın meslek gruplarına da hitap eder. 280 renkli resim, 31 tablo, 29 bölüm, 334 sayfadır. Eserin sonunda tavsiyeler başlığında küçük mesleki öneriler, pratik bilgiler ve diş hekimliği kliniğinde kullanılabilecek cihazların elektronik devre şemaları vermek suretiyle öğrenciyi üretmeye teşvik etmeye çalıştım. Örneğin diş hekimi arzu ederse kendi iyontoforez cihazını yapabilmelidir. Elektronik amatörü diş hekimleri daha ileri devreler yapabilsin diye kendi geliştirdiğim vitalometre, apeks bulucu, bruksimetre, halitometre, laser sürücü elektronik devrelerinin şemalarını yayınladım. Öğrenciyi tüketmekten kurtarıp üretmeye özendirdim. Eli tornavida tutan diş hekimi bu meslekte daha başarılı olur.
Biyofizik neden gereklidir? Her diş hekimi farkında olsun veya olmasın kliniğinde biyofizik ile iç içe yaşar. Yaptığı uygulamaların önemli bir kısmında biyofizik prensiplerini kullanır. Otoklavda suyun buhara dönüşmesinden tutunuz, kompozit dolguların sertleşmesine varıncaya kadar çok sayıda olay biyofizik esaslara dayanır. Ayrıca vitalometre ve apeks bulucu kullanmak başlı başına derin bir biyofizik bilgisi gerektirir. Laser uygulamalarını, diş beyazlatmayı ve ultrasonik cihaz ile diş taşı temizlemeyi henüz saymadım bile. Hekimin tıbbi cihazları doğru kullanması ve elde ettiği sonuçları doğru yorumlayabilmesi için biyofizik konusunda donanımlı olması beklenir. En azından fizik kurallarını biliyor olması gerekir. Bu sebeple diş hekimleri için biyofizik bilmek faydalıdır, önemlidir, gereklidir, hatta şarttır.
Bu gün okutulan biyofizik derslerinin içeriği: Biz diş hekimleri biyofizikle bu kadar iç içe yaşamamıza rağmen fakültelerimizde biyofizik derslerinde öğrenciler fevkalade gereksiz bilgiler ile yüklenmektedir. Diş hekimi unvanı verilecek olan bu gencecik insanlar, her gün kullanacakları ultrasonik cihazların nasıl çalıştığından haberleri bile olmadan mezun olmaktadırlar. Ultrasonik dalgalar yerine pek lazım olmayacak eğik düzlem öğretilmektedir. Diş hekimliği öğrencileri mezun olduktan sonra neredeyse her gün apeks bulucu kullanacak olmalarına rağmen, bunun yerine, biyofizik dersinde Newton’un yasaları veya termodinamik öğretilmektedir. Apeks bulucunun çalışma prensibini ya mezun olduktan sonra cihazın kullanıcı el kitapçığından, ya satıcının ticari söylemlerinden, ya gogıl tırmıklayarak öğrenirler veya mesleki yaşamları boyunca hiç bilmezler.
Vitalometre diş hekimi kliniğinin vaz geçilmez cihazıdır ve klinikte sık kullanılmasına rağmen biyofizik dersinde telaffuz bile edilmez. Onun yerine pek lazım olmayacak olan çizgili/çizgisiz kaslar öğretilir. Her gün neredeyse mutlaka kullanılan ve kompozit dolguyu sertleştiren mavi ışığı birçok diş hekimi laser zanneder, hastasına bunun laser olduğunu söyler. Çünkü biyofizik derslerinde bu ışık öğretilmez. Onun yerine pek lazım olmayacak olan merkezkaç kuvveti ve açısal hız öğretilir. Diş hekimleri, otoklav satın alırken, ışınlı dolgu cihazı seçerken veya laser cihazı alırken tamamen satıcının insaf ve inisiyatifine terk edilmektedirler. Satıcı ne söylediyse onu doğru kabul etmekte, kulaktan dolma kirli bilgileri gerçek zannetmektedirler. Pek az diş hekimi bu durumu eleştirip, “neden bana biyofizik dersinde otoklav seçmesi öğretilmedi” diye sorgular.
Diş hekimleri, eğitim eksiğinin getirdiği açıklarını satıcılara sorarak gidermeye çalışmakta, satıcıların ticari rüzgarı ile her yöne eğilmekte, bir çok cihazı satın alırken kararsızlık içinde kalmakta, muhtemelen ticari olarak aldatılmaktadırlar. Geleceğin diş hekimleri meslek hayatları boyunca kullanacakları biyofizik bilgilerinin eksikliğini satıcıların ağzından veya internetin kirli kütüphanesinden gidermeye çalışmaktadırlar. Yanlış, eksik ve zararlı bilgiler edinmektedirler. Bugünkü durum bu kadar kötüdür.!
Abartmıyorum.. Şaka da yapmıyorum..
Bu gün fakültelerimizde biyofizik derslerinde öğretilen konu-ların diş hekimliği ile yakın ilişkisi yoktur. Öğretilen konuların mesleğimizden bu kadar uzak olması fevkalade şaşırtıcıdır. Daha şaşırtıcı olan, kimsenin bundan rahatsızlık duymamasıdır.!
Gelin bu kitaptan önce biyofizik dersinde öğretilmeye çalşılanları buraya yazayım, birlikte göz atalım: metabolik hız, esnek çarpışmada aktarılan enerji, ekg, eeg, çizgili/çizgisiz kaslar, ölçme ve ölçeklendirme, impulsif kuvvet, kas mekaniği, kemikler, dolaşım biyofiziği, EMG, biyomalzemeler, vücuda gelen kuvvetler, denge, onkogenez, dönme momenti, kimyasal bağlar, açısal hız, harmonik, iş güç, enerjinin korunumu, piezoelektrik, aksiyon potansiyeli, yatay atış, sürtünme kuvveti, DNA topolojisi, monoklonal rekombinant antikorlar, gen teknolojisi, manyetik alanlar, ivme. Bunların hiç birisi diş hekimliği mesleğini birinci dereceden ilgilendirmez ve hiç birisinin diş hekimliğinde öncelikli bir yeri yoktur. Bu listede piezoelektrik hariç diğer konuların mesleki önemi zayıftır.
Öğrencinin gözünde biyofizik dersleri: Öğrenci, kendisini hiç ilgilendirmeyen yukarıda sayılan biyofizik konularını sadece sınavı geçmek için ezber yapmakta, sınavdan sonra ezberlediklerini süratle ve isteyerek unutmakta, hatta biyofizik dersini ömrünün sonuna kadar nefretle anmaktadır. İsmini bile duymak istememektedir. Birçok yeni mezun diş hekiminin biyofizik dersi konusundaki görüşlerini rafine edince bu kanaat net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yeni mezun olan diş hekimlerine biyofizikten ne öğrendiği sorulduğunda kendilerini ilgilendirebilecek hiçbir şey öğrenmediklerini ve hatırlamadıklarını, tatminsizlik içerisinde olduklarını, bu dersi itici, sevimsiz, gereksiz, kafa karıştırıcı, kullanışsız bulduklarını söyleyenler çoğunlukta olacaktır. Biyofizikten başka, mikrobiyoloji başta olmak üzere bir çok derste diş hekimliği ile ilişkisi zayıf olan konular öğretilmektedir. Öğrenciler, biyofizik dersinin merkezkaç kuvveti ve kas biyomekaniğinden ibaret olduğunu zannetmektedirler. Vitalometrenin biyofizik dersinde öğretilmesi gerektiği halde öğretilmediğinin bile farkında değildirler. Frenülektomi yapacakları laserin, sterilizasyon yapacakları otoklavın, iyontoforez yapacakları güç kaynağının bu derste anlatılması gerektiğinden haberleri bile yoktur. Çok üzülüyorum.
Biyofizik eğitimsizliğinin kliniğe yansıması: Kompozit dolguyu sertleştiren mavi ışıktan korunmak için 15 dolar ödeyip (özel olduğunu zannederek) gözlük satın alan hekime bunun basit bir güneş gözlüğü olduğu, her hangi bir güneş gözlüğünü bu amaçla kullanabileceği biyofizik dersinde öğretilmeli idi. Dövizle satılan gözlüğün işportada 5-10 liraya satılanla eşdeğer olduğunu birinin söylemesi lazım. Işınlı dolgu cihazının iki kademeli olanına avuç dolusu para ödeyen diş hekimine, cihazı uzaktan tutup yavaşça dolguya yaklaştırırsa bu etkiyi ücret ödemeden elde edebileceği biyofizik dersinde açıklanmalı ve tarif edilmeliydi. Otoklavda akü suyu kullanmanın ucuz, kaliteli ve yeterli olduğu, diş hekiminin su distile cihazına ihtiyacı olmadığı öğretilmeliydi. Ultrasonik cihazın implantı yerinden oynatabileceği biyofizik dersinde öğretilmeliydi. İmplanta metalik uçlarla ultrasonik temizlik yapılamayacağı söylenmeliydi. Kanalda pulpa veya kan varken apeks bulucu kullanılamayacağı, dentin hassasiyeti olan dişe vitalometre dokundurulmayacağı biyofizik dersinde anlatılmalıydı. Dişin canlılığı muayene edilirken, ölçülecek dişin değil, ölçülmeyecek dişlerin kurutulması gerektiği öğretilmeliydi. Yanma tehlikesi olan nazik bir dokuya laser uygulanıyorsa pulslu uygulanması ve yüzeyin kurutulması gerektiği biyofizik dersinde anlatılmalıydı. Bu ve buna benzer çok sayıda bilginin eksikliği, diş hekimini klinikte zayıflatmaktadır. Birçok konuda biyofizik eğitiminin yetersizliğini görmemek mümkün değildir. Umarım bu eser mesleki eğitimimizde önemli eksiği gidermeye katkı sağlayacak ve fakülteler arası biyofizik eğitiminde eşgüdüm sağlayacaktır.
Biyofizik hocasının imkanlarının kısıtlı olması: Birçok diş hekimliği fakültemizde biyofizik hocası, en yakın tıp fakültesinin biyofizik ana bilim dalından davet edilir. Ayni şehirde veya yakın semtlerde tıp fakültesi varsa biyofizik hocası o fakülteden davet edilir. Bu biyofizikçi, elbette tıp fakültesi öğrencilerine anlattığı konuları diş hekimlerine anlatmaktadır. Haklıdır. Zaten başka bir seçeneği de yoktur. Masumdur. Yukarda listelenen diş hekimlerine gerekli olmayan konu başlıkları böylece mecburen ortaya çıkmaktadır. Diş hekimlerinin biyofizik alanında uzmanlık ve doktora yapmasının önü açılmalı, gerekli yasal zemin hazırlanmalı, diş hekimliği biyofizikçileri yetiştirilmelidir. Böylece doğru biyofizik hocaları diş hekimlerine ders anlatmaya başlayabilecektir. Bu gün biyofizik derslerinin okutulması, bir yasağın savulması, bir mecburiyetin yerine getirilmesi, bir sorumluluğun giderilmesi, mecburiyetten kurtulmak olarak görülmektedir. Öğrencinin eksik biyofizik bilgisi ile mezun olması çok sayıda akademisyenin gündeminde değildir. Muhtemelen onlar görevlerini yaptıklarını düşünüyor olabilirler. Çünkü ellerinde eğitimde eşgüdüm sağlayacak ve doğru konu başlıklarını içeren her hangi bir ders kitabı bulunmamaktadır. İşte bu kitap onlar için yazılmıştır.
Bu eser diş hekimliği öğrencilerine biyofizik öğretmek içindir, doğru ve gerekli konuları anlatır. Özellikle ve öncelikle diş hekimleri içindir.
Mevcut diğer eserleri minnetle anıyorum, ancak diş hekimliği konularının tamamını içermediğini ve eserin tıp ağırlıklı olması sebebiyle diş hekimliği eğitimi için yeterli olmayabileceğini düşünüyorum. Halbuki elinizde tuttuğunuz bu eser, tıp fakültesinden davet edilen biyofizik hocasının sağ kolu olacaktır, eğitimde yol haritası olarak kullanabileceği çok değerli bir kaynak olacaktır. Hem biyofizik hocasını vaz geçilmez yapacak, hem de biyofizik eğitimini hak ettiği yere ve doğru konumuna taşıyacaktır Ayrıca bu eserdeki yol haritası üzerinden eğitim yapıldığında yeni nesil diş hekimleri firma tavsiyesine göre değil bilim çizgisinde ilerliyor olacaktır.
Biyofizik dersinin mesleki eğitimdeki takvimi Öğrenci, diş hekimliği eğitiminin birinci ve ikinci senesinde biyofizik dersiyle tanışır. Bu doğru değildir. Dersin içeriği doğru düzenlenmiş olsaydı bile hiç diş dolgusu yapmamış bir öğrenciye ışıklı dolgu cihazını veya iyontoforezi anlatmak oldukça sanal bir eğitim olmaktadır. Hiç hasta muayene etmemiş, hiç protez yapmamış, birinci ve ikinci sınıf öğrencisine klinik cihazların biyofiziğini öğretmek zordur. Öğrenci bu dersi dinler ama kalıcı olarak öğrenmesi pek mümkün olmaz. Biyofizik dersi son seneye alınmalıdır. Böylece öğrenci neden apeks bulucunun ıslak kanala konulmayacağını yaşayarak öğrenmiş olacaktır.
Sınırlılıklar: Meslektaşlarım eserin anlatım dilini fazla basit bulacaklardır. Bu eser tıbbi alt yapısı bulunmayan öğrencilere hitaben hazırlanmıştır. Çünkü biyofizik dersleri diş hekimliği fakültesinin maalesef ilk sınıflarında gösterilmektedir. Eser içerisinde matematik problemler sorup, sonra da bu problemleri çözüp öğrenciye gereksiz aritmetik yükleme yapmadım. Fakat eğer bir fizik olay açıklanıyorsa bölüm içinde formüllerini yazarak okuyucuya verdim. Arzu eden okuyucu veya akademisyen formülden örnek problemler yaratır/ çözer. Gerekli olmasına rağmen bazı konulara bu eserde yer vermek mümkün olmadı. Örneğin diş hekiminin çalışma postürü ve ergonomi, reflektördeki aydınlatma, frez yüzeyinde sürtünme sıcaklığı, muayene odasının aydınlanması ve klimatize edilmesi, vs. Bunları bir sonraki baskıda tamamlamaya çalışacağım. Biyofizikçilerin gelecekte bu kitabın daha iyisini, daha güzelini, daha kapsamlısını yazmalarını dilerim. Yazar, Bu eserde yer alan kimyasal formüller, tarif edilen uygulamalar, verilen elektronik devre şemalarının uygulanması sırasında doğabilecek zararlardan sorumlu değildir.
Basında bazı yayın organlarında Türk Işını adı verilen bir uygulama ile korona virüsün akciğerden temizlenerek covid19 hastalığının iyileştirilebildiği yolunda bazı haberler okudum ve bir hekimin basın açıklamasını videodan izledim. Hem hekim hem mikrobiyolog olarak bir kaç söz söylemek isterim.
254 nm dalga boyundaki uv ışığının fiber optik kateterle akciğere (veya damara) sokarak virüsü etkisiz hale getirmek bir bilimsel anlamda geçersiz bir uygulamadır. Biyofizik derslerimiz boş geçince uv lambayı ışın kılıcı gibi kullanmaya şaşırmamak gerekir. Videoyu izledim; değerli meslektaşım nasıl da inanarak söylüyor. (Hurafe yayılmasın diye burada videonun linkini vermedim.)
Bilinmelidir ki, Ultra viyole ışık, çok nadir bir kaç mikro organizma dışında hiç bir virüsü bakteriyi veya mantarı öldürmez. Ultra viyole ışığı ile mikrop öldürmeye çalışmak tıbbi mastürbasyondur. Bu ışık sadece mikroorganizma üremesini (kısmen) durdurur. Üstelik uzun süre maruz kalırsa kanser yapar, eritrosit hasarına sebep olur.
Bu hekim(ler) haklı olarak, ilk olmaya, sükse yapmaya, pirim, itibar, alkış (belki finansal destek) toplamaya çalışıyor olabilir. Ben bu hekim(ler)i değil, biyofizik eğitimi eksiğine sebep olan akademisyenleri sorumlu tutarım.
Biyofizik tıp eğitiminin en önemli derslerinden birisidir. Sadece ultra viyole değil, ayni zamanda, laser, optik, inra red, ceryan çarpması, MR, ekg, iyontoforez, radyoterapi, röntgen, tomografi, PET, ultra sonografi, tasniyon bakmak, kalp sesleri dinlemek, nabız saymak, stetoskop kullanmak, diş hekimliğinde virtalometre, apeks bulucu, diş çekmek ve daha düzinelerce tıbbi işlem biyofizik bilmeyi gerektirir ve derslerimiz çok zayıf öğretiler ile geçiştiriliyor, görmezden geliniyor, halının altına süpürülüyor, biyofizik yok farz ediliyor. Sonuçta bu oluyor: uv ile viroz tedavi edilmeye çalışılıyor.