BİYOFİZİK KİTABI

Biyofizik kitabı

Yine arkamdan ittiler.. Böylece bu kitabı yazdım. Buyrun size önsözünü veriyorum:

Biyofizikçi değilim ama birinin bu kitabı yazması gerekiyordu. Diş hekimliği öğrencilerinin biyofizik eğitimlerindeki eksiği görüp bu eseri kaleme almaya karar verdiğim 2008 yılından beri bir biyofizik hocası ağabeyimi bu ders kitabını yazmaya teşvik ve davet ettim. Eseri benimle birlikte kaleme almayı sevinerek kabul etmesine ve çok istemesine rağmen meşguliyeti sebebiyle bir türlü fırsat bulup yazmaya başlayamadı. Aradan 10 sene geçmişti ve bu kitabı daha fazla erteleyemezdim. Sen tek başına yazarsın dediler. Yazdım. İyi de oldu.

Biyofizik kitabı
Biyofizik kitabı sipariş

Eserin tanımı:
Okuduğunuz bu eser diş hekimi kliniğinde kullanılan birinci derecede gerekli ve önemli biyofizik konularını ele alan ders kitabı niteliğinde hazırlanmıştır. Hedef kitlesi diş hekimleri ve diş hekimliği öğrencileri olup diğer yakın meslek gruplarına da hitap eder. 280 renkli resim, 31 tablo, 29 bölüm, 334 sayfadır. Eserin sonunda tavsiyeler başlığında küçük mesleki öneriler, pratik bilgiler ve diş hekimliği kliniğinde kullanılabilecek cihazların elektronik devre şemaları vermek suretiyle öğrenciyi üretmeye teşvik etmeye çalıştım. Örneğin diş hekimi arzu ederse kendi iyontoforez cihazını yapabilmelidir. Elektronik amatörü diş hekimleri daha ileri devreler yapabilsin diye kendi geliştirdiğim  vitalometre, apeks bulucu, bruksimetre, halitometre, laser sürücü elektronik devrelerinin şemalarını yayınladım. Öğrenciyi tüketmekten kurtarıp üretmeye özendirdim. Eli tornavida tutan diş hekimi bu meslekte daha başarılı olur.

Biyofizik neden gereklidir? Her diş hekimi farkında olsun veya olmasın kliniğinde biyofizik ile iç içe yaşar. Yaptığı uygulamaların önemli bir kısmında biyofizik prensiplerini kullanır. Otoklavda suyun buhara dönüşmesinden tutunuz, kompozit dolguların sertleşmesine varıncaya kadar çok sayıda olay biyofizik esaslara dayanır. Ayrıca vitalometre ve apeks bulucu kullanmak başlı başına derin bir biyofizik bilgisi gerektirir. Laser uygulamalarını, diş beyazlatmayı ve ultrasonik cihaz ile diş taşı temizlemeyi henüz saymadım bile.
Hekimin tıbbi cihazları doğru kullanması ve elde ettiği sonuçları doğru yorumlayabilmesi için biyofizik konusunda donanımlı olması beklenir. En azından fizik kurallarını biliyor olması gerekir. Bu sebeple diş hekimleri için biyofizik bilmek faydalıdır, önemlidir, gereklidir, hatta şarttır.

Bu gün okutulan biyofizik derslerinin içeriği:
Biz diş hekimleri biyofizikle bu kadar iç içe yaşamamıza rağmen fakültelerimizde biyofizik derslerinde öğrenciler fevkalade gereksiz bilgiler ile yüklenmektedir. Diş hekimi unvanı verilecek olan bu gencecik insanlar, her gün kullanacakları ultrasonik cihazların nasıl çalıştığından haberleri bile olmadan mezun olmaktadırlar. Ultrasonik dalgalar yerine pek lazım olmayacak eğik düzlem öğretilmektedir. Diş hekimliği öğrencileri mezun olduktan sonra neredeyse her gün apeks bulucu kullanacak olmalarına rağmen, bunun yerine, biyofizik dersinde Newton’un yasaları veya termodinamik öğretilmektedir. Apeks bulucunun çalışma prensibini ya mezun olduktan sonra cihazın kullanıcı el kitapçığından, ya satıcının ticari söylemlerinden, ya gogıl tırmıklayarak öğrenirler veya mesleki yaşamları boyunca hiç bilmezler.

Vitalometre diş hekimi kliniğinin vaz geçilmez cihazıdır ve klinikte sık kullanılmasına rağmen biyofizik dersinde telaffuz bile edilmez. Onun yerine pek lazım olmayacak olan çizgili/çizgisiz kaslar öğretilir. Her gün neredeyse mutlaka kullanılan ve kompozit dolguyu sertleştiren mavi ışığı birçok diş hekimi laser zanneder, hastasına bunun laser olduğunu söyler. Çünkü biyofizik derslerinde bu ışık öğretilmez. Onun yerine pek lazım olmayacak olan merkezkaç kuvveti ve açısal hız öğretilir. Diş hekimleri, otoklav satın alırken, ışınlı dolgu cihazı seçerken veya laser cihazı alırken tamamen satıcının insaf ve inisiyatifine terk edilmektedirler. Satıcı ne söylediyse onu doğru kabul etmekte, kulaktan dolma kirli bilgileri gerçek zannetmektedirler. Pek az diş hekimi bu durumu eleştirip, “neden bana biyofizik dersinde otoklav seçmesi öğretilmedi” diye sorgular.

Diş hekimleri, eğitim eksiğinin getirdiği açıklarını satıcılara sorarak gidermeye çalışmakta, satıcıların ticari rüzgarı ile her yöne eğilmekte, bir çok cihazı satın alırken kararsızlık içinde kalmakta, muhtemelen ticari olarak aldatılmaktadırlar. Geleceğin diş hekimleri meslek hayatları boyunca kullanacakları biyofizik bilgilerinin eksikliğini satıcıların ağzından veya internetin kirli kütüphanesinden gidermeye çalışmaktadırlar. Yanlış, eksik ve zararlı bilgiler edinmektedirler. Bugünkü durum bu kadar kötüdür.!

Abartmıyorum.. Şaka da yapmıyorum..

Bu gün fakültelerimizde biyofizik derslerinde öğretilen konu-ların diş hekimliği ile yakın ilişkisi yoktur. Öğretilen konuların mesleğimizden bu kadar uzak olması fevkalade şaşırtıcıdır. Daha şaşırtıcı olan, kimsenin bundan rahatsızlık duymamasıdır.!

Gelin bu kitaptan önce biyofizik dersinde öğretilmeye çalşılanları buraya yazayım, birlikte göz atalım: metabolik hız, esnek çarpışmada aktarılan enerji, ekg, eeg, çizgili/çizgisiz kaslar, ölçme ve ölçeklendirme, impulsif kuvvet, kas mekaniği, kemikler, dolaşım biyofiziği, EMG, biyomalzemeler, vücuda gelen kuvvetler, denge, onkogenez, dönme momenti, kimyasal bağlar, açısal hız, harmonik, iş güç, enerjinin korunumu, piezoelektrik, aksiyon potansiyeli, yatay atış, sürtünme kuvveti, DNA topolojisi, monoklonal rekombinant antikorlar, gen teknolojisi, manyetik alanlar, ivme.
Bunların hiç birisi diş hekimliği mesleğini birinci dereceden ilgilendirmez ve hiç birisinin diş hekimliğinde öncelikli bir yeri yoktur. Bu listede piezoelektrik hariç diğer konuların mesleki önemi zayıftır.

Öğrencinin gözünde biyofizik dersleri:
Öğrenci, kendisini hiç ilgilendirmeyen yukarıda sayılan biyofizik konularını sadece sınavı geçmek için ezber yapmakta, sınavdan sonra ezberlediklerini süratle ve isteyerek unutmakta, hatta biyofizik dersini ömrünün sonuna kadar nefretle anmaktadır. İsmini bile duymak istememektedir. Birçok yeni mezun diş hekiminin biyofizik dersi konusundaki görüşlerini rafine edince bu kanaat net bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yeni mezun olan diş hekimlerine biyofizikten ne öğrendiği sorulduğunda kendilerini ilgilendirebilecek hiçbir şey öğrenmediklerini ve hatırlamadıklarını, tatminsizlik içerisinde olduklarını, bu dersi itici, sevimsiz, gereksiz, kafa karıştırıcı, kullanışsız bulduklarını söyleyenler çoğunlukta olacaktır. Biyofizikten başka, mikrobiyoloji başta olmak üzere bir çok derste diş hekimliği ile ilişkisi zayıf olan konular öğretilmektedir. Öğrenciler, biyofizik dersinin merkezkaç kuvveti ve kas biyomekaniğinden ibaret olduğunu zannetmektedirler. Vitalometrenin biyofizik dersinde öğretilmesi gerektiği halde öğretilmediğinin bile farkında değildirler. Frenülektomi yapacakları laserin, sterilizasyon yapacakları otoklavın, iyontoforez yapacakları güç kaynağının bu derste anlatılması gerektiğinden haberleri bile yoktur. Çok üzülüyorum.

Biyofizik eğitimsizliğinin kliniğe yansıması:
Kompozit dolguyu sertleştiren mavi ışıktan korunmak için 15 dolar ödeyip (özel olduğunu zannederek) gözlük satın alan hekime bunun basit bir güneş gözlüğü olduğu, her hangi bir güneş gözlüğünü bu amaçla kullanabileceği biyofizik dersinde öğretilmeli idi. Dövizle satılan gözlüğün işportada 5-10 liraya satılanla eşdeğer olduğunu birinin söylemesi lazım.
Işınlı dolgu cihazının iki kademeli olanına avuç dolusu para ödeyen diş hekimine, cihazı uzaktan tutup yavaşça dolguya yaklaştırırsa bu etkiyi ücret ödemeden elde edebileceği biyofizik dersinde açıklanmalı ve tarif edilmeliydi. Otoklavda akü suyu kullanmanın ucuz, kaliteli ve yeterli olduğu, diş hekiminin su distile cihazına ihtiyacı olmadığı öğretilmeliydi. Ultrasonik cihazın implantı yerinden oynatabileceği biyofizik dersinde öğretilmeliydi. İmplanta metalik uçlarla ultrasonik temizlik yapılamayacağı söylenmeliydi. Kanalda pulpa veya kan varken apeks bulucu kullanılamayacağı, dentin hassasiyeti olan dişe vitalometre dokundurulmayacağı biyofizik dersinde anlatılmalıydı. Dişin canlılığı muayene edilirken, ölçülecek dişin değil, ölçülmeyecek dişlerin kurutulması gerektiği öğretilmeliydi. Yanma tehlikesi olan nazik bir dokuya laser uygulanıyorsa pulslu uygulanması ve yüzeyin kurutulması gerektiği biyofizik dersinde anlatılmalıydı. Bu ve buna benzer çok sayıda bilginin eksikliği, diş hekimini klinikte zayıflatmaktadır. Birçok konuda biyofizik eğitiminin yetersizliğini görmemek mümkün değildir. Umarım bu eser mesleki eğitimimizde önemli eksiği gidermeye katkı sağlayacak ve fakülteler arası biyofizik eğitiminde eşgüdüm sağlayacaktır.

Biyofizik hocasının imkanlarının kısıtlı olması:
Birçok diş hekimliği fakültemizde biyofizik hocası, en yakın tıp fakültesinin biyofizik ana bilim dalından davet edilir. Ayni şehirde veya yakın semtlerde tıp fakültesi varsa biyofizik hocası o fakülteden davet edilir. Bu biyofizikçi, elbette tıp fakültesi öğrencilerine anlattığı konuları diş hekimlerine anlatmaktadır. Haklıdır. Zaten başka bir seçeneği de yoktur. Masumdur. Yukarda listelenen diş hekimlerine gerekli olmayan konu başlıkları böylece mecburen ortaya çıkmaktadır.
Diş hekimlerinin biyofizik alanında uzmanlık ve doktora yapmasının önü açılmalı, gerekli yasal zemin hazırlanmalı, diş hekimliği biyofizikçileri yetiştirilmelidir. Böylece doğru biyofizik hocaları diş hekimlerine ders anlatmaya başlayabilecektir.
Bu gün biyofizik derslerinin okutulması, bir yasağın savulması, bir mecburiyetin yerine getirilmesi, bir sorumluluğun giderilmesi, mecburiyetten kurtulmak olarak görülmektedir. Öğrencinin eksik biyofizik bilgisi ile mezun olması çok sayıda akademisyenin gündeminde değildir. Muhtemelen onlar görevlerini yaptıklarını düşünüyor olabilirler. Çünkü ellerinde eğitimde eşgüdüm sağlayacak ve doğru konu başlıklarını içeren her hangi bir ders kitabı bulunmamaktadır. İşte bu kitap onlar için yazılmıştır.

Bu eser diş hekimliği öğrencilerine biyofizik öğretmek içindir, doğru ve gerekli konuları anlatır. Özellikle ve öncelikle diş hekimleri içindir.

Mevcut diğer eserleri minnetle anıyorum, ancak diş hekimliği konularının tamamını içermediğini ve eserin tıp ağırlıklı olması sebebiyle diş hekimliği eğitimi için yeterli olmayabileceğini düşünüyorum. Halbuki elinizde tuttuğunuz bu eser, tıp fakültesinden davet edilen biyofizik hocasının sağ kolu olacaktır, eğitimde yol haritası olarak kullanabileceği çok değerli bir kaynak olacaktır. Hem biyofizik hocasını vaz geçilmez yapacak, hem de biyofizik eğitimini hak ettiği yere ve doğru konumuna taşıyacaktır Ayrıca bu eserdeki yol haritası üzerinden eğitim yapıldığında yeni nesil diş hekimleri firma tavsiyesine göre değil bilim çizgisinde ilerliyor olacaktır.

Biyofizik dersinin mesleki eğitimdeki takvimi
Öğrenci, diş hekimliği eğitiminin birinci ve ikinci senesinde biyofizik dersiyle tanışır. Bu doğru değildir. Dersin içeriği doğru düzenlenmiş olsaydı bile hiç diş dolgusu yapmamış bir öğrenciye ışıklı dolgu cihazını veya iyontoforezi anlatmak oldukça sanal bir eğitim olmaktadır. Hiç hasta muayene etmemiş, hiç protez yapmamış, birinci ve ikinci sınıf öğrencisine klinik cihazların biyofiziğini öğretmek zordur. Öğrenci bu dersi dinler ama kalıcı olarak öğrenmesi pek mümkün olmaz.  Biyofizik dersi son seneye alınmalıdır. Böylece öğrenci neden apeks bulucunun ıslak kanala konulmayacağını yaşayarak öğrenmiş olacaktır.

Sınırlılıklar:
Meslektaşlarım eserin anlatım dilini fazla basit bulacaklardır. Bu eser tıbbi alt yapısı bulunmayan öğrencilere  hitaben hazırlanmıştır. Çünkü biyofizik dersleri diş hekimliği fakültesinin maalesef ilk sınıflarında gösterilmektedir.
Eser içerisinde matematik problemler sorup, sonra da bu problemleri çözüp öğrenciye gereksiz aritmetik yükleme yapmadım. Fakat eğer bir fizik olay açıklanıyorsa bölüm içinde formüllerini yazarak okuyucuya verdim. Arzu eden okuyucu veya akademisyen formülden örnek problemler yaratır/ çözer.
Gerekli olmasına rağmen bazı konulara bu eserde yer vermek mümkün olmadı. Örneğin diş hekiminin çalışma postürü ve ergonomi, reflektördeki aydınlatma, frez yüzeyinde sürtünme sıcaklığı,  muayene odasının aydınlanması ve klimatize edilmesi, vs. Bunları bir sonraki baskıda tamamlamaya çalışacağım.
Biyofizikçilerin gelecekte bu kitabın daha iyisini, daha güzelini, daha kapsamlısını yazmalarını dilerim.
Yazar, Bu eserde yer alan kimyasal formüller, tarif edilen uygulamalar, verilen elektronik devre şemalarının uygulanması sırasında doğabilecek zararlardan sorumlu değildir.

BİYOFİZİK KİTABI
ÜLKEMİZİN EN KAPSAMLI DİŞHEKİMLİĞİ BİYOFİZİK KİTABIDIR.
İNCELEMEK VE SİPARİŞ VERMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Otoklavda Bowie-Dick Heliks Ve Biyolojik Testler Hakkında

Otoklavda gerekli, önemli ve anlamlı olan BİYOLOJİK (spor) TEST tir.
Çünkü:

  • Kimyasal indikatörler sterilizasyonu izler. Biyolojik indikatörler sterilizasyonu ispat eder.
  • Kimyasal indikatörler cihazın başarısını gösterir, Biyolojik indikatörler sterilizasyonun başarısını gösterir.
  • Diğer testlerden başarılı olamayan bir otoklav biyolojik testte başarılı olamaz. Biyolojik testte başarılı olan bir otoklavın diğer testlere ihtiyacı kalmamış demektir.
  • Bu sebeple spor testi diğer bütün testlerin kefilidir.
  • Spor testini kendiniz yapabilirsiniz. Detayları aşağıda verilen kaynakta anlatılmıştır.

Diğer testler

  • Buhar girginliğini gösteren kimyasal boyalar buhar içinde bulunması muhtemel asit, alkali, ve organik çözücülerden etkilenmektedir. Yaptığı kolorimetrik tespit buhar pH derecesine indekslidir.
  • Bu kimyasal indikatörler daima doğru sonucu vermeyebilmektedir
  • Spiral boru içerisinden buharın geçmesi (heliks) testi buhar girginlik (penetrasyon) testidir ve sterilizasyonun güvencesi değildir. Abartılmamalıdır.
    -Avrupalı üreticilerin bile %100 uygulamadığı En13060 şartnamesine ülkemizde duyulan hayranlık ve sadakati anlamak zordur.
  • Daha fazlasını kaynaktan okuyunuz: Kaynak: Aydın M. Otoklav, fiziği ve standartları. 2009, Azim Matbası, Antalya

GÜNÜMÜZ DİŞ HEKİMLİĞİNDE AĞIZDA YAPILAN HER UYGULAMA GERÇEKTEN GEREKLİ Mİ?

Öyle inanıyorum ki bireyin ağzında çok sayıda gereksiz işlem yapılıyor.

Ağızda yapılan bu gereksiz işlemlerden bazıları zararlı ve geri dönüşü de yok. Mesela basit bir çapraşıklık için genç bireyi ortodontiye yollamak ve dişlerin doğallığını korumak yerine lamineyt yapmak moda oldu. Bütün lamineytler yeteri kadar beklenirse kuron olur. Ancak pırıl pırıl dişlere kıyılıyor.

Ben buna bozuluyor ve içerliyorken şimdilerde endodontiyle kurtulacak dişler çekilip implant yapılmaya başlandı. Akut pulpit bireyin diş çekimine ikna edilmesi en kolay olan dönemdir. Ağrısı şiddetli olan hastaya sunacağınız teklifler genellikle kabul edilir. Çünkü hasta bu ağrıdan kurtulmak için herşeyini vermeye büyük paralar ödemeye hazırdır. Bir çok ağrılı diş göz görerek çekiliyor implant uğruna.

Öyle şüpheleniyorum ki: Günümüzde, ülkemizde, gerektiği için yapılan işlem sayısı, gereksiz yapılanların yarısından bile az olabilir.

Bunun 3 sebebi var.
Birincisi diş hekimi az, eksik ve hatta yanlış eğitiliyor. Haklı olarak mezun olduktan sonra mesleğin hekimlik kısmı ile ilgilenmek istemez oluyor. Günü kurtaran anlık çözümler, fast-food zaferler peşinde olmak zorunda kalıyor. Sükse, para, prestij peşinde koşuyor.

İkincisi diş tedavisi yaptırmak isteyen bireylerin (hasta demedim, onlarda bir hastalık yoktur ve onlar hasta değildir) işporta talepleri oluyor. Halk mesleki derinlik sahibi olmak zorunda değildir. Çapraşıklığının 1 günde giderilmesini talep edebilir. Halkın içinden gelen bu basit teklifler yadırganamaz ve bu bireyler suçlanamaz. Fakat biz hekimler onlara doğru olan çözümleri anlatmalı bireyi doğruya yönlendirmeliyiz.

Üçüncüsü sistemin kendisi bu yönde bir eğilim yaratıyor. Diş hekimliği malzemeleri %100 den fazla kar ile satılabiliyor. Çünkü diş hekimleri yetersiz eğitildikleri için ne satın aldıklarını bilmiyorlar. Satıcıların söylediklerine inanmak zorunda kalıyorlar. Biyofizik dersinde otoklavı öğretmeyince diş hekimi satıcının söylediği prion programını üstünlük zannedip kendisine işaret edilen otoklavı satın alıyor. Mikrobiyoloji dersinde dezenfektanların içerik ve isimlerini öğretmeyince satıcının söylediği ithal ve gereksiz pahalı ürünleri satın alıyor. Diş hekiminin gideri yükselince ödediği parasını geri kazanmak istiyor ve para peşinde olmak zorunda bırakılıyor.

Biz diş hekimlerinin yukarıda saydığım hastalıklarının tedavisi fakültelerimizdeki eğitimin, pratiğe dönük ve yeterli derinlikte uygulanması ile başlar. Reçetesi budur.

Herkes üstüne alınsın lütfen.

DİŞ HEKİMLİĞİNDE KABARCIK PROBLEMİ

Kabarcığın kesiti
Kabarcıklar miğfer gibidir ve yukarı bakar

TEZ KONUSU ARAYANLARA TEKLİFİMDİR:
“Diş hekimliğinde kabarcık kontrolu”

Bu çok önemli bir konudur. Bu güne kadar hiç el atılmamıştır. Ve diş hekimliği uygulamalarının neredeyse yarıdan fazlasında başımıza beladır. Kabarcık, çözülmemiş bir problemdir. Bu konuda ısrarlı çalışan bir hekim sektörde önemli bir isim olur. Bunu görebiliyorum.

  • Otoklavda kabarcıktan kurtulmak
  • Kök kanalı dolgusunda kabarcıktan kurtulmak
  • Alçıda kabarcıktan kurtulmak
  • injektörde kabarcıktan kurtulmak
  • Diş üniti su deposunda kabarcıktan kurtulmak
  • Tükrükte kabarcıktan kurtulmak
  • Diş hekimliğinde kullanılan diğer akışkanlarda kabarcık kontrolu

Hava (az yoğun) kabarcıkların su (çok yoğun) içerisinde miğfer gibi olduğunu biliyor muydunuz? Üstelik bu miğferin karnı (çukuru) daima dünyanın merkezine bakarken, miğferin sırtı gökyüzüne bakar.

Kabarcıktan kurtulmak için en akılcı ve uygulanabilir yöntem kabarcık duvarını sonik titreşimlerle kırmak olsa gerekir. İki yüzlü kabarcıklarda ihtiyacımız olan sonik titreşim basıncıbu duvardaki iç ve dış basınç farkı kadardır.

 

ENDOTOKSİN ABARTISI

ENDOTOKSİN nedir

Lipopolisakkarit molekülü toksiktir
Endotoksin molekülü sadece Gram negatif olan bakteriler tarafından üretilir

Demin bir makale okuyordum. Endotoksinin abartıldığına kızdım. Bu sebeple bu yazıyı hazırladım. Problem bizim değil eğitimin problemidir. Eğitilmiyoruz.!
—-
Bazı bakterilerin dış duvarındaki 2 tabakaya birden lipopolisakkarit (LPS) adı verilir. Kısaca “endotoksin” denir. Yani endosoktsin aslında bir adet lipit bir adet polisakkarit molekülünün birleşmesi ile meydana gelir. Bakteri aptal değildir, kendisine lazım olan bu örtüyü asla bize vermez. Ancak öldüğünde cesedinden dışarı sızar. Bakteri hücresinn içerisinde yer aldığı için ismi ENDO (iç) kelimesi ile başlar. Buradaki endo kelimesinin endodonti ile her hangi bir ilişkisi yoktur. Periodontolojide ve endodontide bu toksin en baskın tehdit değildir!

1 bakteri hücresinde 3 basamaklı sayılar kadar toksin bulunur. Endotoksin bunlardan sadece bir tanesidir. Endotoksini abartmaya gerek yoktur. Zaten her bakteride bulunmaz, bundan daha toksik ve bundan daha antijenik olan ve her bakteride bulunan maddeler vardır. Bilebildikleri o kadar az ve sınırlı ki, sadece endotoksini ezberledikleri için endotoksini abartıyorlar. Bu maddeyi infeksiyonun yegane kaynağı gibi düşünmeyiniz.

Not: Otoklavda endotoksin ve prion temizlenmez. Çünkü otoklav molekülleri temizlemez.

STERİLİZASYONU SULANDIRMAK

STERİLİZASYON TANIMINI SULANDIRMAK

Sterilizasyon mikroorganizma sayısının azlatılması değil sıfırlanması demektir.

Otuz altı ülkede satılan kimyasal maddeler, antibiyotikler ve dozajları, biyolojik maddeler, insan ve hayvan aşıları, bitkisel ilaçlar, 2210 tane katkı maddesinin yer aldığı European Pharmacopoeia ansiklopedisine ve European Pharmacopoeia komisyonuna göre sterilizasyonun tanımı şöyledir: bir ürünün üzerine 1×10^6 canlı mikroorganizma var iken bu sayının 1 taneye düşürülmesine sterilizasyon denir. Amerika Birleşik Devletleri’nde sterilizasyon standartlarını belirleyen kurum olan AAMI (Association for Advencement of Medical Instrumentation), ISO117371 numaralı Tıbbi cihazlar sterilizasyon direktifinin, mikrobiyolojik metotlar bölümünün, Kısım 1 ‘de ürün üzerindeki mikroorganizma sayısının tahmin edilmesi başlığında sterilizasyon tanımını şöyle yapar: “kabul edilebilir sterilite güvence düzeyini sağlayacak ölçüde ortamın mikroorganizmalardan arındırılması” dır. Sterilite güvence düzeyi (sterility assurance level (SAL)) sterilizasyon işleminden sonra ortamda canlı mikroorganizma bulunması olasılığıdır. Bu kavram EN 556 no lu Avrupa standardında da yer almıştır, sterilizasyon için kabul edilebilir SAL= 10^-6 olarak bildirilmiştir.

Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi rutin sterilizasyon prosedüründe, uygulama ortamı mikroorganizmaların tümünden arındırmak değil, ortamda bulunan mikroorganizma sayısını 1 milyon santimetreküpte 1 bakteri hücresi seviyesine indirmek olarak standardize edilmiştir. Başka bir deyiş ile sterilizasyon mikroorganizma sayısını milyonda birine düşürmektir denilmektedir

Bu sterilizasyon tanımına 2 tane gerekçe gösterilmektedir. Birincisi zaten sterilize edilmiş tıbbi cihazın üzerindeki mikroorganizmalar inkübe edilemez, ikinci gerekçe ise bunlar zaten muhtemelen kültürü yapılamayan mikroorganizmalardır.  Genel olarak takip edilen mantık şöyledir: tıbbi alet, 121 derecede 1 dakika beklediğinde canlı bakteri sayısının 1/10 azaldığı kabul edilir. Her dakika onda birine azalırsa, o halde 3 dakika sonra bakteri sayısının 1000 de birine düştüğü var sayılır. Canlı mkroorganizma sayısı milyonda bir azaldıysa bu sayı sterilizasyon için maalesef yeterli görülmüştür. Kabul edilen SAL seviyesinin yaklaşık olarak 121 derecelik plato peryodunun altıncı dakikasında ortaya çıktığı kabul edilir.

Bu tanıma göre otoklavlanmış materyalin metreküpünde 1 tane şarbon sporu bulunmasında mahzur bulunmadığı anlamına gelir. Bu sayıda mikroorganizma bulunmasını steril kabul etmemizi gerektirir. Bu bir felakettir.

Bu, sulandırılmış, gevşetilmiş ve içi boşaltılmış bir sterilizasyon tanımıdır. Mademki bu miktar bakteriye göz yumulacaktır o halde neden prEN 13060 şartnamesinin 3.36 numaralı maddesi steril kelimesini “Bir tıbbi cihazın üzerinde canlı mikroorganizma bulundurmaması“ olarak tanımlamaktadır?

Eğer bakteri sayısının milyondan bire düşürülmesine sterilizasyon diyeceksek ve bunu yeterli kabul edeceksek o halde otoklavda biyolojik teste hiç gerek olmasa gerekirdi? Biyolojik test paketleri 10^6 spor içerdiklerine göre, sterilizasyondan sonra inkübe ettiğimizde 1 tane spor canlı kalacaktır ve bir koloni bakteri üreyecektir.

Biyolojik testte biz bu üremeyi normal mi kabul edeceğiz?
Her kim sterilizasyonu bu şekilde yeterli görüyorsa, üzerinde 10^1 bakteri bulunan aletler ile veya üzerinde bir tane tetanoz basili bulunan aletlerle kendisini ameliyat etmeme izin versin.

Bu düşünülemez bile !. Biz hekim olarak bu sterilizasyon tanımını kullanmayacağız. Bir materyalde (1 tane bile) mikroorganizma varsa steril değildir. Sterilizasyonun doğru tanımı şudur:

Mikroorganizmaların sporlu ve vejetatif formları dahil olmak üzere tamamen ortadan kaldırılması işlemine sterilizasyon denir.

Nokta.