KEBAP-ŞALGAM-RAKI-FESTİVAL

KEBAP FESTİVALİ Mİ? RAKI FESTİVALİ Mİ?
Rakı festivaline tepki gelince ismini kebap festivali yaptılar ama bu bir alkol gecesiydi.

Kebap-Şalgam festivali adı verilen sözüm ona kutlamalar bundan 2 yıl kadar önce “Rakı festivali” olarak başladı. O gün, akşam olduğunda yemek sektöründeki esnaflar kapı önüne tezgahlar atıp kebap pişirmeye ve rakı servisi yapmaya başladı. Sabahlara kadar içtiler kebap yediler. Mevsim gereği soğuk olmasına rağmen sokaklara kadar taşan kebap masaları ve içki sofralarını hatırlıyorum.

O kadar çok içki içildiği zaman neler olacağı bellidir. İnsanların alkole bağlı olarak beyin faaliyetleri yavaşlayınca sokaklara dökülüp nara atmaya başladı, kavgalar çıktı, tatsızlıklar, alkollü araç kullanmaya şehir için bağlı trafik kazaları, hakaretler, küfürler, amacını aşan bağırtılar, çirkin ilişkiler, sapık ve sapkın taşkınlıklar… Kavgaların bir kısmını hemen orada ayırdılar, bir kısmı karakolda barıştı, pek azı adliyelik oldu. Kayıtlara geçmediği için mağduriyetler yok sayıldı.

İşin psikolojik bir boyutu vardı. İnsanlar nasıl olsa festival diyerek veya yılda bir gün diyerek, daha çok rakı içti. Portakal festivali yaparsanız portakal satışı artar. Aynen bunun gibi rakı festivalinde insanlar rakı içtiler. Alkolü terk edenler bile o gece alkole yeniden başlamak üzere alkol perhizlerini bozup sarhoş oluncaya veya kusuncaya kadar rakı içtiler. Kimbilir belkide alkolü bırakan ve tedavi olan alkolikler bile yeniden alkolik olmaya bahane bulmuş olabilirler. Yaşları genç olanlara bile alkol teklif edildi, alkole özendirildi, cesaretlendirildi, zararlı olmasına rağmen.

Alkol alan insanda kısa vadede beyin ve irade yavaşlar, muhakeme kısmen ve hatta tamamen ortadan kalkar. Uzun vadede beyin hücreleri ölür. Karaciğer hücreleri ölür. Metabolizma bozulur. İnsan, infeksiyonlara ve sayısız hastalığa açık hale gelir. Görme, işitme, algılama, yorumlama yeteneğini kaybeder. Alkol, insanı her türlü fenalığa, sapıklığa ve sapkınlığa hazırlar. Alkol insanı her türlü suça hazır hale getirir. Şişeler kasalar dolusu rakı içen bir şehir düşünün. İşte durumumuz böyleydi.

Geçtiğimiz sene, ülke, bölge yönetimi ve aklı başında insanlardan tepki göstermiş olmalı ki, festivalin ismini değiştirdiler. KEBAP ve ŞALGAM festivali yaptılar. Rakı kelimesini gizlediler. Aslında isim değişikliği rakı festivali olma özelliğini gizleyemedi. Yine alkol alan halk sokaklara taşacak kadar geniş alanlara rakı sofrası kurdular. festival yine rakı festivaliydi ama ismini kebap festivali olarak değiştirmişlerdi.

Bu sene buna izin vermeyen Adana Valisine teşekkür ederim

 

 

 

 

PROTEZ HASTASI ve ÇEKİLMİŞ DİŞ BULMAK

Gel sana bedava protez yapayım dediğimiz zaman:

Diş hekimliği fakülteleri ücretli hasta kabulu hariç halktan kopuktur. Bulundukları şehirde sağlık projeleri geliştiren, şehir halkına sağlık alt yapısı üzerine söz sahibi olan bir makamları yoktur. Diş hekimliği fakülteleri öğrencilerine eğitim amacı ile çekilmiş diş temin etmeyi zorunlu tutar. Protez yapacak hasta bulmayı da zorunlu tutar ve bu görevi kendisi yapacağı yere öğrencinin üstüne havale eder.

Öğrenci mecburiyet ve zorlama altında kalır. Not kaygısı sebebi ile kapı kapı dolaşarak diş hekimi ağbilerinden çekilmiş diş dilenir. Onursuz bir davranıştır. Meslek şerefi ve öğrencinin gururu incinir. Ama öğrenci buna katlanmak zorunda kalır.  Bazı simsarlar çekilmiş dişleri öğrenciden önce toplayıp öğrenciye fahiş fiyatla satar. Fakülte bunları görür, bilir ama karışmaz, sessiz kalır. Diş hekimliğinin onurunu korumakla görevli olduklarını sık sık öne süren kurumlar da bunu çok iyi bilirler ama parmaklarını kımıldatmazlar.

Biz eğer bir hastaya gel sana bedava protez yapayım dediğimiz zaman şunlar olur:

1- Hasta bizi küçümser
2- O dakikadan itibaren hastanın bize müdahalesine ve talimatlarına açık oluruz. Sözümüzü dinlemez, tavsiye ve telkinlerimize direnir.
3- Hasta bizim hakkımızda beceriksiz acemi olduğumuzu düşünerek ağzına protez yaptırmaz
4- protez yapım aşamasında eleştirel ve aşağılayıcı davrabır
5- protez vuruğu gibi olası küçük problemleri abartır
6- Protezi kabullenmez, bu protez olmamış der
7- Bizde mesleki bir tiksinti doğar, meslekten soğuma cesaretsizleşme başlar
8- Asli görevi eğitim olan fakülteler, çekilmiş diş bulma veya protez hastası bulma gibi görevleri öğrenciye ihale edemez.
9- Çekilmiş diş bulmak veya protez hastası bulmak fakültenin görevidir. Bulamıyorsa zorunlu tutmamalıdır.
Zorunlu tutacaksa bulmalıdır.
10- Fakülteler her sene yeterli sayıda yeşil kartlıya veya şehit babasına ücretsiz total yapacağını duyurmalı, protez malzemelerini temin ederek öğrenciye protez yaptırmalıdır. Böylece üniversite halk ile dirsek teması sağlayarak halkın içerisinde konumlanmalıdır. Böylece meslek onuru korunmuş, öğrenci incinmemiş, eğitim en güzel şekilde sağlanmış olacaktır

 

YUMUŞAK DİŞ FIRÇASI YETERSİZDİR

YUMUŞAK DİŞ FIRÇASI YETERSİZDİR

Yumuşak diş fırçalarının ağızda yaptığı temizlik mikrop plaklarını yerinden kaldırma konusunda yetersizdir. Elinize yağlı bir tabağı alıp pamuk veya daha katıolan sünger ile temizleyecek olsanız hangisi ile daha kolay temizlik yapabilirsiniz?

İşte mikrop plakları da diş yüzeyine yapıştığında sümüksü bir yapı oluşturur ve yağlı tabağa benzer. Yumuşak bir diş fırçası yetersiz kalabilir. Daima orta sert fırça ile yukarı aşağı yönde diş fırçalanmalıdır. Elips, daire veya vektörel (yöne bağımlı) diş fırçalama teknikleri halkın kafasını karıştırıp diş fırçalamaktan soğutmaktadır. Halk karmaşık diş fırçalama tekniklerine zorlanırsa diş fırçalamaktan nefret etmekte, tırsarak vaz geçmektedir. Oldukça basit yöntemler önerilmeli, uygulanabilir şeyler istenmelidir. “Fırçayı yukarı aşağı yönde sallayınız”.  Hepsi bundan ibaret.

Öyle şüpheleniyorum ki:
Büyük diş fırçası firmaları: çabuk eskisin , atılsın, yenisi alınsın diye fırçaları yumuşatıyor veya kılları suda dağılan bir malzemeden üretiyor olabilir. Yumuşak fırçaları ön plana çıkarıyor, diş hekimlerine yumuşak fırça tanıtıyor, yumuşak fırçaları cazipleştiriyor, yumuşak fırça yazmaları konusunda diş hekimlerini teşvik ediyor, bu yönde abartılar yapıyor, belkide finanse ediyor, yumuşak fırça lehine makyajlı bilgilendiriyor diye şüpheleniyorum. Bu sebeple yumuşak fırça sektörde kendine haksız bir yer buluyor olabilir.
Hatta daha da fazlası dikkatimi çekiyor: Tanınmış markaların diş fırçaları (üzerinde orta sert yazanlar bile) ikinci diş fırçalamadan sonra dağılıyor. Çabuk eskisin, çabuk yumuşasın, daha kısa zamanda temizlik yapamaz olsun böylece daha çok satılsın isteniyor olabilir.
Banat orta sert compact modelde (şimdilik) bunu görmüyorum.

Kaynak:
Aydın M, Mısırlıgil A. Ağız Mikrobiyolojisi. MN Nobel Kitap evi, 2012, Ankara
Aydın M. Ağız kokusunu anlamak ve sınıflamak. Turkiye Klinikleri J Oral Maxillofac Surg-Special Topics 2016;2(1):5-16

 

MÜKEMMELİYETÇİLİK

MÜKEMMELİYETÇİLİK
hipokondriyaza veya obsesyona ilerleyen bir hastalık

Bu durum toplumda giderek yaygınlaşmaya başladı. İnsanlar gereksiz olduğunu bilse bile en mükemmelin peşinde olmaya devam ediyor, kılı kırk yarıp, her parçayı yeniden 40 yarıp her birisinin mükemmel olmasını istiyor. Mükemmeli elde edemiyor ve mutsuz oluyor. Elindeki ile yetinmek, bu defa bu kadar olsun daha ilerde daha güzel olacak diye mevcuda razı olmak artık az görülen bir meziyet olmaya başladı

 

YEMEK YEMEK ÜZERİNE

Akıl sağlığının yemek yeme bozukluklarına sebep olduğunu biliyor muydunuz. Yeme bozukluğuna sebep olan 3 tane psikiyatrik hastalık vardır

1- Pica:
Besin maddesi olmayan besleyici olmayan, yenmesi beklenmeyen şeyleri yemek. Bu durumun 1 aydan fazla devam etmesi durumudur. Örneğin çiçek, yaprak, iplik, sigara külü yemek.

2- Nervöz anoreksi:
Vücut şekli ve ağırlığından rahatsız olmak. Kilo almayı engelleyici davranışlarda ısrar etmek. Kilo almaktan aşırı korkmak. Enerji alımını sınırlamak

3- nervoz bulimya:
Vücut şekli ve ağırlığından haksız yere kendisini suçlamak. Tıkanırcasına yemek. Tekrarlayan episodlar halinde bu durumun 3 aydan fazla devam etmesi

Her çeşitten besinleri yiyelim.
Her şeyden azar azar yiyelim.
Sofradan aç kalkalım.
Düzenli aralıklarla yiyelim.
Kola, boya, veya sentetik katkı içeren veya kirli besinler yemeyelim.
Öğünler arasında midenin boş kalarak dinlenebileceği bir aralık verelim.
Uyumadan bir kaç saat önce yemeyelim.

 

KANSER DURMAYI BİLMEMEKTİR

KANSER DURMAYI BİLMEMEKTİR

Kanserli bir hücre çoğalma arzusu ile yanıp tutuşur. Daima çoğalmak ister, hep çoğalmak ister.  Daima ve her zaman daha fazla daha fazla daha fazla olsun ister. Üremek ister. Ölümsüzlük ister.

Kibir yüklenmiş bencil insan gibidir. Daima daha fazlasını ister. Daha fazla prestij, daha fazla mal, daha fazla para. Bu istek kaynağını yoksunluk tehlikesinden ve ölümsüzlük isteğinden alır. Ölümsüz olmak için, ve yoksunluktan çekindiği için biriktirir de biriktirir parasını, malını.

Kanserli hücre çoğalmayı çok başarılı bir şekilde yürütür. Bu konuda kabiliyetlidir. Yüksek performans sahibidir. Aynen çok biriktiren insan gibidir. Kazandıkça kazanır, para üstüne para ve mal üstüne mal koyar. Saydıkça sayar, artırdıkça onu daha fazla sayası gelir. Bir defa saymakla yetinmez hep sayar parasını ve malını. Sonra döner gelir tekrar sayar.

Kanserli hücrede problemin sebebi durmasını bilmiyor olmasıdır. Başkalarının yaşam hakkında saygı göstermeyişidir. Çoğalmasının yettiğini, yeterli miktarda ürediğini ve sayısını daha artırırsa fayda edinmeyeceğini bilmez. Bunun farkında değildir. Ne kadar çoğalırsa çoğalsın ona göre daima azdır.

İstifledikçe ve biriktirdikçe tatmin olmak yerine giderek daha da iştahlanır. Yetimin fukaranın hakkını bilmez. Kazandığının içinden olmaya vermek, veya bu miktar bana yeter demek yoksula dağıtmak aklına bile gelmez. DURMAYI BİLMEZ. Daima kendine göre geçerli bir bahanesi vardır.

Kanserli hücreler biriktikçe, sayıları arttıkça tümör olur, ur olur. Hastalık olur. Gün gelir ölüm sebebi olur.

Kansersiz yaşamak lazım dostlarım. yetecek kadarını kendimize bırakıp, gerisini olmayanlara karşılıksız ikram etmek lazımdır. Sağlık için.
Para kazanmanın da durulacak bir noktası olmalıdır. Bu bana yeter diyebileceğimiz bir sınır olmalıdır. Daima şunu hatırlamak lazımdır: “Bir sınır yoksa hiç sınır yoktur”

 

 

 

EĞİTİM TÜRKÇE OLMALIDIR

Hiç bir okulun yabancı dilde okunması doğru değildir.

Mesleğin ve bilimin detaylarını kavramak, altta yatan incelikleri öğrenmek ve öğretmek için bilgi kaynağı ile iletişimin tam ve eksiksiz olması gerekir. Eğer iletişim anadil dışında bir dil ile gerçekleşiyorsa mutlaka eğitim kusurlu, eksik, yavaş, zayıf ve hatta belkide hatalı olacaktır

İngilizce öğrenmek için bir fakültedeki derslerin İngilizce olması gerekmez. Kursa gidilir, yaz okullarına gidilir vaya fakültenin ders programı içinde ayrı bir yabancı dil eğitimi verilir. Bunun için bilim öğrenirken kullanılan iletişimi zedelemek gerekmez.

İngilizce bilim öğrenmek, bir sinema filmini İngilizce dili ile seyretmeye benzemez. Sinemadan çıktıktan sonra senaryoyu hatırlamak zorunda değilizdir, fakat okul bittiğinde kavrayamadığınız mesleğinizden sorumlu olacağız, hem de ömür boyu.

Dünya bankası veya başka kaynaklardan kredi alabilmek veya okulun veya eğitimin havalı, sükseli olması için bilim eğitiminin yabancı dil ile yapılması, akıllıca olmaz, geleceğin Türkiye’sine zayıf mezunlar yetişmesine ve bu mezunların kendi diline yabancılaşmasına, dilini aldığı ülkeyi cazip bulmasına, beyin göçü ile ülkemizi terk etmesine sebep olacaktır. Türkçe giderse Türkiye gider diyen Sn Oktay Sinanoğlu’nu rahmetle anıyoruz.

Eğitimin her türlüsü Türkçe olmalıdır. Yabancı dilde eğitim veren okulların kademeli olarak Türkçe eğitime geçişi sağlanmalıdır. Daha sağlam eğitim alan, mili değerlerine sahip çıkan bilim adamları bu şekilde yetişecektir.