Bu gün, biz sağlık çalışanları, ağız kokusu konusunda ya tek bir noktaya fazla derin takılıyoruz, o noktada fazla girdaplanıyoruz veya büyük fotoğrafta görmemiz gerekenleri kaçırıyoruz. Tedavideki başarı eksiğimizin sebebi budur.
Günümüz ağız kokusunun durumu konusunda bazı başlıkları şöyle özetlemek isterim: Örneğin hastayı muayene öncesi hazırlarken yemek yemesini ve içmesini uzun süre yasaklıyoruz. Ama biz biliyoruz ki açlık, ağız kokusu yapar. Böylece hem ağız kokusunu oluşturuyoruz, meydana getiriyoruz, yaratıyoruz ondan sonra da “sizde ağız kokusu var” diyoruz. Bunu gidermek amacı ile ben hastalara sadece bir kaç saat için yemek ve içmeyi yasaklıyorum.
Koklayarak ağız kokusu ölçmenin eksik ve hatalı olduğunu anlatan sayfalar dolusu makale yayınladım. Bir insanın diğerinin ağız kokusunu koklayarak teşhis etmesi makul değildir. Daima halitometre kullanılmalıdır. Konunun detaylarını tıklayabilirsiniz.
Bir hastada ağız içerisinde ağız kokusu kaynağı bulunduğu zaman başka kaynak yoktur zannediliyor. Eğer biyolojik sebep bulunamazsa hasta, halitofobi veya obsesyon olarak teşhis ediliyor. Halbuki bir hastada birden fazla ağız kokusu aynı anda bulunuyor olabilir. Örneğin bir hastada hem ağız kokusu hem nefes kokusu ve hem de obsesyon aynı anda bulunuyor olabilir.
Halitometre ölçümlerinde keskin bir sınır yoktur. Belirli bir matematik sınırın üzerinde H2S gazı ölçünce bu birey hastadır diyemeyiz. Veya, belirli bir matematik sınırın altında H2S gazı ölçünce bu bireyde ağız kokusu yoktur diyemeyiz. Manevralı ölçümler gerekir. Çünkü ağız kokusu gün içinde geniş bir aralıkla değişim gösterir. Ölçüm yapıldığı saniyede okunan değer, o bireyin ağız kokusunun son 10 senesinin ortalaması değildir. Cystein test, ZnCl2 test, buz test, vanilin test olfaktometrik test olmadan teşhis konulmamalıdır.
Başka bir problem ağız kokusuna sebep olan tek gaz h2s değildir. Azotlu gazlar veya organik gazlar da ağız kokusu yapar. H2S seviyesi düşük ama amonyak veya organik gaz seviyesi yüksek olan sayısız ağız kokusu hastası gördüm. Popüler halitometreler bu kokuları tespit edemezler. Bu sebeple kendi ağız kokusu ölçen cihazımı yaptım Halitor 3
Ağız kokusu hakkında bilinmeyen çok sayıda nokta vardır. Örneğin bakterilerin rolü bilinmemektedir. Ağız içerisindekine benzer bakterilerin bulunduğu burun içerisinde sistein yüklemesi kokuya sebep olmadığı halde ağız içerisinde az bir sistein yüklemesi bile şiddetli koku yapmaktadır. O halde ağzın içinde mikroplardan farklı bir koku üreten mekanizma bulunuyor olmalıdır.
Ağız kokusu arenasında, hem hastaya yaklaşım hem muayene metotları hem teşhis kriterleri ve hem de tedavi yöntemlerinin radikal bir şekilde değişmesi gerektiğini düşünüyorum.
Dövmelerin tarihsel bakış ile çıkış noktası karşı cinsel cazibe yaratmak ve beğenilme arzusudur. Arap yarımadasında, Güney Amerika’da İnka medeniyetlerine kadar eski bir uygulamadır. Kızlar beğenilmek için yüzüne ve vücutlarının çeşitli yerlerine boyalar sürür karşı cinsin ilgisini çekmeye çalışırlardı. Günümüzdeki uzantısı dövme ve pirsink (piercing) tir.
Geçtiğimiz günlerde bir meslektaşım dövme boyalarının limf kanserine sebep olabileceğini açıkladı. Kaynak: Tıp literatürü tıklayınız Sağlık konusunda sıfır eğitimli dövmeciler her arzu edilen yere dövme yapmaktadır. Hepatit ve AIDS benzeri hastalıkların bulaşması için dövme en bilinen yollardan birisidir. Ayrıca folikülit, selülit, impetigo, yaygın ve lokalize alerjik dermatitler, oluşabilir. Dövme yarası apseleşebilir, nontübeküloz mikobakteri infeksiyonları oluşabilir. tedavisi haftalarca sürebilir. Limf nodları şişebilir, bölgedeki eklemler hastalanabilir. Avrupa’da %12, Amerika’da %33 yaygınlığı vardır. Deriye batıp çıkarılarak dövme boyası deri altı dokusuna itilir. Deri altında rezorbe olmadığı için bu boya kalıcı renk verir.
Bir insan 10 gün önce beğendiği resmi beğenmeyebilirken ömür boyunca bir deseni gövdesinde taşımaya karar vermesi genellikle bir süre sonra pişmanlık ile sonuçlanır. Dövme tıbbi ve sosyal bakımdan mahzurludur. Dövme yapılmamalıdır. Özenti, moda, sükse yapmak veya başkaları beğensin diye vücudun çeşitli yerlerine mavi, kırmızı, siyah, mor gibi çeşitli renklerde karikatür, amblem, marka, resimleri yapılır, imza atılır veya çeşitli yazılar yazılır. Bunlara dövme adı verilir. İğneler batırılarak kimyasal maddeler deri altına verilir. Bu görsel lekeler doğal yollarla asla uzaklaşmaz. Örneğin Ahmet isimli sevgilisinin ismini omuzuna dövme olarak yazdıran bir kadın, ömrünün sonuna kadar omuzunda bu yazıyı taşımaya kendisini mahkum etmiş demektir. Kısa, kısır, zayıf ve dar bir bakış açısıdır. Kendisine pranga vurmuş, kendisini mecbur etmiştir. Ahmet’ten ayrılacak olsa bu yazıyı sildirmesi çok zordur. Hayatının ilerleyen döneminde bu lekelerden kurtulmaya karar verirse laser ile kısmen silinebildiği söylenmektedir. Kişi toprağa verilirken bile vücudunda bu lekeler kalır. Dövme yaptıran kişi,bir anlık, dönemlik, mevsimlik veya bir sezonluk bir fikir ve heves uğruna bedeninde kalıcı bir kirlilik yaratmış olur.
Bu durumda dövmeyi sildirmek amacı ile laser ışığından faydalanılmaktadır. Laserin yakıcı etkisi bu boyayı deri altında yakarak toksik maddelere dönüştürmekte ve bu toksik boya kalıntıları immün sisteme zarar vermektedir. Yani sadece uygulamak değil dövmeyi çıkartmak da toksik etkilidir. Güneş ışığı ile temas edince zehirli maddeler olan 1,2-benzene dicarbonitrile, benzonitrile, benzene, ve çok zehirli olan hydrogen cyanide (HCN) açığa çıkar. Dövmeden kurtulmak amacı ile bu boyanın ruby (yakut) laser ile giderilmesi sırasında yine ayni zehirli maddeler ortaya çıkar. Dövmede kullanılan diğer boyalarda zehirli maddeler ortaya çıkarma özelliğine sahiptir.
Dövme yapılırken santimatrekareye yaklaşık 9 mg boya verilir. Mavi boya olarak copper phthalocyanine isimli toksik bir madde kullanılır. Dövmeciler buna pigment B15:3 boyası adını verir. Veya Cobalt aluminate boyası kullanılır. Dövme boyaları metal içerir. Demir, Alüminyum, Krom, Kadmiyum, Cva, Manganez, Çinko, Titanyum, Kadmiyum, Bakır, Kobalt.
Kahverengi boya :Ferric oxide Yeşil boya: Chromium oxide Kırmızı boya: Cadmium sulfate ve Mercury sulphate Mor boya: manganese Beyaz boya: titanium dixide ve Zinc diokside Sarı boya:: Cadmium sulfide Bilim kaynağı tıklayınız
Bu gün FDA bültenini okuyordum gözüme şu haber ilişti: Amerika’da Sierra Stain LLC firması tarafından üretilen dövme boyaları mikrop içerdiği sebebi ile piyasadan toplatılma kararı verilmiş. Kaynak: FDA Ağustos 2024 bülteni tıklayınız Orada toplatılan dövme boyaları nereye gidiyor bilmiyoruz.
Bu beden bize emanet verilmiştir. Aldığımız gibi teslim etmemiz kaportada kalıcı değişiklikler yapmamamız akla yakın geliyor bana.
Mikrobiyolojinin tozlu raflarından çıkıp karşımıza bir tehdit olarak dikilen maymun çiçeği hastalığı hakkında diş hekimlerinin donanımlı olması gerekir. Çünkü Monkey Pox virüs hastalığında en büyük risk altındaki branş, diş hekimliğidir. Diş hekimleri konuya ne kadar hakim olursa ve ne kadar fazla bilgi sahibi olursa kendisini ve hastasını o kadar etkin koruyabilir.
VİRÜSÜN ÖZELLİKLERİ Maymun çiçeği virüsü (Monkey Pox Virus) (MPXV) isimli mikroorganizma, Orthopoxvirus genusuna aittir. Bu virüs ailesi içerisinde bulunan bir düzineden fazla virüs vardır ve çoğu kemiriciler için patojendir. Maymun çiçeği virüsü ilk olarak Danimarka’da 1958’de kafes maymunlarında çiçek benzeri bir hastalık yapması ile tanımlanmıştır. İnsanda ilk vaka 1970 de Kongo’da 9 yaşında bir çocukta ortaya çıkmıştır. 1971 ve 78 de İngiltere Abd, Singapur dahil 2 salgın yapmıştır. 2017 Nijerya kaynaklı salgın İsrail’e sıçradığında elde edilen genetik yapı 1971 ve 1978 de elde edilen genetik yapıdan farklıdır. Yani mutasyon geçirmiş olabilir. 1 Ocak 2022 – 27 Şubat 2023 arasında 110 ülkeden toplam 86173 vaka, 100 ölüm bildirimiştir. Hastalanan vakaların çoğu 29-41 yaş aralığındaki erkeklerdir. Daha sonra 1922 de bir başka lokal salgın (pandemi) kayıtlara geçmiştir. Bu virüsün kaynağı belli değildir fakat asıl rezervuarın Primatlar ve kemirgenler olduğu zannedilmektedir. 200-400 nm çift sarmal DNA virüstür. Tavşan, domuz, yer sincabı ve hamsetere burun ve ağızdan verildiğinde infekte etmez fakat böcek sürüngen, kuşlar ve memeli hayvanları infekte eder.
BULAŞMA Bu virüsün bulaşması için üç yol vardır: 1- Solunumu yolu damlacıkları ile akciğerden 2- Vücut sıvılarına temas ile çıplak veya hasarlı deriden 3- Kontamine alet ve ortak ev eşyaları ile Hastahanede (nasokomiyal) bulaşma ve cinsel yolla bulaşma rapor edilmiştir fakat doğrulanmamıştır. Özellikle erkek ile erkek cinsel ilişkisi ile bulaşan olgu bildirimleri sayıca fazladır. İnsandan hayvana bulaşma rapor edilmemiştir.
DİŞ HEKİMLERİNE BULAŞMA TEHDİDİ Solunum yolu ile havaya karışabildiğine göre bu virüsün aerosol ile bir hastadan diş hekimine bulaşması çok mümkündür. Diş hekimleri önemli bir risk altındadır. Tıp branşları içerisinde maymun çiçeği virüsüne karşı en kuvvetli risk diş hekimliği branşındadır. Diğer tıp branşlarında aerosol teması diş hekimlerinin potansiyel aerosol temasından daha azdır. Vücut çıkartılarında maymun çiçeği virüsü bulunur. Yani salyada bu virüsün bulunabileceğini düşünebiliriz. Salyanın airotor ile oda havasına pulverize olması diş hekimleri , diş hekimi yardımcıları ve kliniğe daha sonra girecek olan hastalar için risktir. Kovit pandemisi sırasında kullanılan maske ve oda havalandıran sistemler bu virüs için de kullanılmalıdır. Koronavirüsün büyüklüğü 40-60 nm dir. Bu çapta bir virüs partikülü maskenin porları arasından kolayca geçebiliyordu ve por çapı daha küçük olan N95 benzeri maskeler gerekli oluyordu. MPX virüsün çapı 200-400 nm dir yani büyük bir virüstür. N95 maske kullanmaya gerek kalmayabilir. Kumaştan üretilmiş burun maskelerine bu virüsün takılması ihtimali biraz daha yüksek olabilir. Yine de hiç bir maske %100 koruma sağlamaz. Çift sarmal DNA virüslerine en etkili disinfektan Sodyum hipoklorit (hipo)dur. Muayene odası yer, duvar, tezgah ve zemin için sulandırmaya gerek olmadan veya çok az sulandırarak herhangi yüksek bir konsantrasyonda kullanılabilir. (2 litreye 1 su bardağı) Kumaş ve metale hipoklorit kullanılmaz. Onun yerine dörtlü amonyum bileşikleri kullanılabilir. (1.25 litreye 2.5 ml Zefiran) Ultraviyole, perkloröz asit, oksijenli su, yetersiz kalabileceği sebebi ile tavsiye edilmez. Otoklav kesin ve en emniyetli virüsten kurtulma yöntemidir. Bu virüsün direnci bilinmiyor ama bu virüsün genetik yakınlığı olan virüsler ph 4ün altında 10.5 üzerinde infeksiyon yapabilme özelliğini kaybeder alkol, klorofom, eter’e 18 saat; %1 fenole 15 dakika; %0.1 K2MnO4‘a 1 saat, 1/10000 dörtlü amonyum bileşiklerine 20 dakika dayanabilir, bütün prorteazlara ve %1 formaldehide çok dayanıksızdır.
Kovit-19 pandemisine diş hekimleri için alınması teklif edilen önlemler bu virüs için de aynen geçerlidir. Bu sebeple aşağıdaki videoda korona virüs önlemleri hatırlatılmıştır:
BAĞIŞIKLIK Hastalığı geçirenlerde bağışıklığın süresi bilinmiyor. Fakat bu virüsün genetik yakınlığı olan virüs hastalıklarında (Uçuk, Su çiçeği, kalıcı bir bağışıklık oluşmaktadır. Muhtemelen maymun çiçeği hastalığını geçirenlerde de bağışıklık oluşuyor olabilir.
BELİRTİLER Virüs vücuda girdikten sonra 4-21 gün kuluçka dönemi boyunca hiç bir belirti vermez. Bu süre içerisinde virüs lokorejyonel limf nodlarına yerleşir ve replike olur. Prodrom dönemde hasta, bulaştırıcılık gösterebilir. Virüsün hangi organ ve dokulara tropizm gösterdiğini anlamak için antijen izlemesi yapıldığında virüs antijeninin yumurtalık, beyin, kalp, böbrek, karaciğer, pankreas ve akciğer dokusunda bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak yumurtalık dokusundaki antijen yoğunlaşması daha fazladır. (Brown K,2016) Ayrıca sinir dokusuna nörotropizm gösterdiği tespit edilmiştir.(Sepehrinezhad A, 2023) Bulaşmadan en geç 3 hafta sonra koltukaltı kasık, çene altı ve supraklaviküler bölgede limf nodu büyümesi, ateş, sırt ağrısı, kas ağrısı, şiddetli baş ağrısı, farenjit, uyuşukluk, iştahsızlık, burun akıntısı, solunum sıkıntısı, terleme ve halsizlik ortaya çıkar. Hastanın yüzünden başlayıp bütün vücuduna yayılan vesikopüstülar su dolu keseciklerin belirmesi bu aşamada başlar ve döküntüler 10 günde tamamlanır. Bu aşamada hastalığın belirtileri su çiçeğine çok benzeşir. Su çiçeği zona (Varicella Zoster) ve Aids (HIV) virüs ile birlikte (ko)infeksiyon yaptığı rapor edilmiştir.
(Fotograflar : Moreno DM, 2022)
KORUNMA Dünya sağlık örgütü kendi sitesi üzerinde 3 tane Monkey Pox aşısından bahsetmekte fakat hiç bir bilgi vermemektedir. Muhtemelen özgün bir aşı henüz yeterli dozda üretilmemektedir. Çiçek virüsü (small pox) ve maymun ççeği virüsü (MPX) birbiri ile genetik ve taksonomik bakımdan akrabadır ve yakındır. Yaptığı hastalıklar da benzeşir. Bu sebeple çiçek aşısı bu virüs (MPXV) e karşı çapraz koruma sağlamaktadır. (Brown K,2016) Yani çiçek aşısı olmuş bireyler maymun çiçeği hastalığına ya yakalanmazlar veya yakalansalar bile hafif atlatırlar. Bu hastalık çiçek aşısı uygulamasına dünya üzerinde son verildikten sonra hortlamıştır. Bunun üzerine Amerika’da 2003 yılında CDC tarafından çiçek aşısı uygulaması yapılmıştır. Bu uygulama hastalığı engellemese bile çok hafif seyretmesini sağladığı görülmüştür.(Brown K,2016) Çiçek aşısı, canlı sersemletilmiş (atenüe) virüs aşısı olduğu için rutinde uygulamadan kaldırılmıştır. Rutinden kaldırılmasının bir başka sebebi 1977 de Somali’deki son vakadan sonra çiçek hastalığının dünya üzerinde artık görülmüyor olmasıydı. Yani aşıya ihtiyaç kalmamıştı.
İlk üretilen Maymun çiçeği virüs aşılarının birinci ve ikinci kuşak olanlarının yan tesirleri vardır. Üçüncü kuşak Ankara aşısı daha güvenlidir. Kendini çoğaltma (replikasyon) özelliği giderilmiş olan, yani çoğalamayan atenüe edilmiş Ankara virüsü dermal chorioallantois vaccinia strain Ankara (CVA) adı ile 1976’da Almanya’da tescil edilmiştir. Bu virüs ile hazırlanan üçüncü nesil modifiye edilmiş Ankara (MVA) aşısı MVAMUNE isimli aşı, FDA ve Avrupa Tıp Ajansı (EMA) tarafından yetişkinler için çiçek hastalığı ve maymun çiçeğinin önlenmesi için 1976’da lisanslanmıştır. Imvanex, Imvamune, Jynneos isimleri ile piyasaya çıkmıştır. 18 yaş ve üstü enfeksiyon riski yüksek olanlar için ve sağlıklı olan bireyler için çok uygundur. (Frey SE, 2007) (Petersen BW, 2015)(Petersen BW, 2018)(Rastogi A, 2024) Ankara suşu muhtemelen Refik Saydam Hıfzısıhha enstitüsünde üretilmiş olabilir. Bu gün bu aşı üretilmemektedir.
TEŞHİS Vücut salgısı sürüntüsünden veya kan örneğinden PCR çalışması ile teşhis yapılır
TEDAVİ Tedavide elimizde aşı gibi güçlü silahlar yoktur. Tecovirimat, cidofovir ve Brincidofovir gibi antiviral ilaçlar kısmen fayda sağlayabilmektedir. Hastalığın kendiliğinden iyileşmesi beklenir. Bu süre içerisinde olası semptomlara (ateş, ağrı, uykusuzluk, kilo kaybı ve benzeri şikayetlere) palyatif yaklaşımlar uygulanır. Kesin iyileşme viryon dış proteinlerine özgün antikorların ve T limfosit serilerin kana dökülmesi ile gerçekleşir.
KAYNAKLAR – Petersen B.W., Damon I.K., Pertowski C.A., et al. Clinical Guidance for Smallpox Vaccine Use in a Postevent Vaccination Program. Morb. Mortal. Wkly. Rep. Recomm. Rep. 2015;64:1–26. – Petersen B.W., Kabamba J., Mccollum A.M., et al, Vaccinating against monkeypox in the Democratic Republic of the Congo. Antivir. Res. 2018;11:1–23. – Frey SE, Newman FK, Kennedy JS, et al. Clinical and immunologic responses to multiple doses of IMVAMUNE (Modified Vaccinia Ankara) followed by Dryvax challenge. Vaccine 2007;25:8562–73. – Brown K., Leggat P.A. Human monkeypox: Current state of knowledge and implications for the future. Trop. Med. Infect. Dis. 2016;1:8. doi: 10.3390/tropicalmed1010008. – Sepehrinezhad A, Ashayeri Ahmadabad R, Sahab-Negah S. Monkeypox virus from neurological complications to neuroinvasive properties: current status and future perspectives. J Neurol. 2023 Jan;270(1):101-108. doi: 10.1007/s00415-022-11339-w. Epub 2022 Aug 21. PMID: 35989372; PMCID: PMC9393054. – Rastogi A, Kumar M. Current Status of Vaccine Development for Monkeypox Virus. Adv Exp Med Biol. 2024;1451:289-300. doi: 10.1007/978-3-031-57165-7_18. PMID: 38801585.
Asit, mineye sürüldükten sonra yıkanıp kurulanır sonra mineye bond (sıvı kompozit) sürülür kurulanır, ışınlanır ve resin esaslı adeziv kompozit dolgu materyali yerleştirilip ışınlanır. Ancak asitin mineden açığa çıkardığı kalsiyum iyonlarını yakalayıp monomerin yapısına dahil eden nanohibrit tabakalar oluşturmayı hedefleyen kendinden bondlu asitler, aynı şişede satılır ve tek defada asit ve bond birlikte uygulanır. Asit ve bondu aynı anda uyguladığımız self etch yöntemi ne derece iyidir? Buna bakacağız
Resin esaslı kompozit dolgu maddesi Bis-GMA, UGDMA, TEGDMA veya EGDMA dan meydana gelir. Piyasamızdaki bondların yapısı her markaya göre küçük değişiklikler göstermekle birlikte esas olarak methacrylate, fosforize edilmiş pentacrylate, aldehit gibi toksik ve kanserojen ethylene glikol, EGDMA, DEGDMA ve 10-MDP türevlerinden oluşur ve pH derecesi 1-3 arasındadır kuvvetli bir asittir. (Cadenaro M, 2023) (Tuncer S, 2012) Asit ise genellikle %37 lik fosforik asittir.
Self etch ile karşılaştırıldığında asit ve kompozitin ayrı-ayrı uygulanması durumunda dayanıklılık daha güven verici bulunmuştur. 4 tane çekilmiş üst birinci küçük azının 2 tanesi %37 fosforik asit, diğer ikisi self etch ile asitlenip Transbond XT markalı ortodontik kompozit ile braketler yapıştırılmış, suda bekletilmiş iyon bombardımanı ile kompozit materyalin yüzeyi aşındırılmıştır. Sonuç olarak self etch ile elde edilen mekanik dayanıklılığın daha az olduğu ama yine de kabul edilebilir derecede mekanik direnç gösterebildiği görülmüştür. Etch asit ile doğrudan yapılan asitlemede dişin adeziv-mine birleşiminde self etch yöntemine kıyasla daha düzenli yapılar oluşturduğu görülmüştür. (Vilchis RJ, 2007)
Sertleşmenin mekanizması burada anlatılmıştır. https://www.drmurataydin.com/kompozit-dolgu-nasil-sertlesir/ SCA kompomer adeziv ve Optibond kompozit firmasının önerileri uygulanarak mine ve dentin üzerine uygulanmış ve elektron mikroskopta tutunma izlenmiştir. Optibond’un nanohibrit bir tabaka oluşturduğu tutunmanın arzu edildiği şekilde gerçekleştiği anlaşılmıştır. (Krejci I, 1999)
Bu çalışmalardan da anlaşılmaktadır ki, asit ve bondu ayrı uygulamak ile elde edilen kompozit yapı, self etch ile elde edilen yapıdan biraz daha avantajlı olarak görünmektedir
Kaynaklar: Krejci I, Schüpbach P, Balmelli F, Lutz F. The ultrastructure of a compomer adhesive interface in enamel and dentin, and its marginal adaptation under dentinal fluid as compared to that of a composite. Dent Mater. 1999 Sep;15(5):349-58. doi: 10.1016/s0109-5641(99)00056-1. PMID: 10863432. Vilchis RJ, Hotta Y, Yamamoto K. Examination of enamel-adhesive interface with focused ion beam and scanning electron microscopy. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2007 May;131(5):646-50. doi: 10.1016/j.ajodo.2006.11.017. PMID: 17482085. Cadenaro M, Josic U, Maravić T, Mazzitelli C, Marchesi G, Mancuso E, Breschi L, Mazzoni A. Progress in Dental Adhesive Materials. J Dent Res. 2023 Mar;102(3):254-262. doi: 10.1177/00220345221145673. Epub 2023 Jan 24. PMID: 36694473. Tuncer S, Demirci M, Schweikl H, Erguven M, Bilir A, Kara Tuncer A. Inhibition of cell survival, viability and proliferation by dentin adhesives after direct and indirect exposure in vitro. Clin Oral Investig. 2012 Dec;16(6):1635-46. doi: 10.1007/s00784-011-0669-x. Epub 2012 Jan 6. PMID: 22222515. https://blog.drmurataydin.com/dolgu-sertlesmesi.html
Saç kılının daha önce farkına varmadığımız bazı özellikleri vardır. Bunları biliyor muydunuz? Saç kılının 3 tabakası bulunur 1) kütiküla, 2) korteks ve 3) medulla. Korteks melanin isimli boyalı bir protein tanecikleri bulundurur. Bu protein tyrosin isimli amino asitten sentezlenir hem saçın rengini hem de sağlamlığını verir.
Şimdi saçımızın renginin nasıl ortaya çıktığını görelim: – Kızıl saçtaki rengi pheomelanin verir. – Saçtaki kahve-siyah rengi veren kıl korteksindeki eumelanin dir. – Sarışınların kılında ise hem eumelanin hem pheomelanin bulunur (Whitting, 2008).
Bir saç kılının yaşam döngüsünde 4 aşama vardır Anagen: Folikül içinde melanin üretimi vardır. Catagen: geçiş dönemidir. Kıl büyümesi durur. Folikül tabanından ayrılır ve kısalır Telogen: istirahat konumudur folikülden ayrılmaz ama büyümez de. Bu aşamanın sonunda çoğu kıllar birinci aşamaya anagen aşamasına döner. Exogen : Telogen safhasından çıkamayan bazı kıllar folikülü terk eder. Dökülür. Hergün 50-100 saç kılı kaybedebiliriz. 2-5 ay sonra bu kıllar yerine gelir. (Nikfar S, 2024)
Saçın yapısında bulunan melanin proteinini pek seven sayısız mantar vardır. Bu mantarlar ve miçelyumları saç kılının medullasına yerleşerek kılın korteksinde bulunan keratini kemirir ve bununla belenir. Keratini kaybeden kıl rengini ve sertliğini kaybeder. Cılız, dökülgen ve beyaz saç kılları ortaya bu şekilde çıkar
KAYNAKLAR
Whitting DA. Hair Growth and Disorders Editors: Peytavi UB, Tosti A, Trüeb RM. 2008 Springer, https://doi.org/10.1007/978-3-540-46911-7
Nikfar S, Mozaffari D. Hair, Editor(s): Philip Wexler, Encyclopedia of Toxicology (Fourth Edition), Academic Press, 2024, Pages 107-111, ISBN 9780323854344, https://doi.org/10.1016/B978-0-12-824315-2.00594-7.
Herkes şekerin diş çürüttüğünü zannediyor. Çocukluğumuzdan beri bize şeker diş çürütür dediler. Yanlış biliyorlar. Şeker diş çürütmez. Ağızdaki bakterilerden ortaya çıkan asitler dişleri çürütür. Fakat hiç şeker yemese bile bakteriler başka besinlerden yine asit üretir ve çürütür. O halde çocuklara şekeri yasaklamak yerine diş fırçasını öğretmek gerekir.
Bakteriler ağza giren karbonhidratları Emden Mayerhof yolu üzerinden asitlere ve enerjiye dönüştürmeyi sever. Çünkü, şeker çok küçük bir karbonhidrattır ve bakteriler tarafından kolayca asitlere dönüşür. Fakat dikkat ediniz yegane karbonhidrat şeker değildir, ekmek, nişasta, meyve ve bütün unlu mamüller bir karbonhidrat deposudur. Durduk yere şekeri hedef göstermek haksızlıktır.
Sayısız insan ve hatta sayısız hekim çocuğa ve hatta erişkinlere şeker yemeyi yasaklamakta veya sınırlamaktadır. Bu konuda toplumsal bir savrulma yaşıyoruz. İçi boş hurafelerle kendimize karanlıkta işporta çözümler arıyoruz. Şeker yemeyince diş çürümez zannediyoruz. Şekeri kısıtlayınca toplum sağlığına katkıda bulunduk zannediyoruz, en azından kendimizin veya çocuğumuzun diş sağlığını korumuş olduk zannediyoruz.
Burada doğru hedef insanlara diş fırçalamayı öğretmektir. Yemekten sonra hiç beklemeden dişler fırçalanmalıdır Burada diş hekimliği öğrencileri için adım-adım diş çürümesini anlattım. Kocaman dişin nasıl un gibi toz haline geldiğini izleyiniz
Diş hekimliğinde oral patojenlerin neler olduğu genel olarak bellidir. Bunların genellikle hangi antibiyotiklere duyarlı oldukları ve hangi antibiyotiğin peri-dental ve peri-oral dokulara daha iyi penetre olabildiği de bellidir. Bu kurallara uygun şekilde aşağıdaki yol haritasını uygulamak başarıya götürebilir
Özel durumlarda ne yapacağız? Mesela emziren anne, gebelik, yaşlılarda veya 12 yaş altı çocuklarda hangi antibiyotiği seçeceğiz? Böyle vakalar karşımıza çıkarsa aşağıdaki yol haritasını uygulamak en makul olan yoldur
Burada yazan bilgiler diş hekimliği öğrencilerine hitap eder, meslektaşlara fikir vermek içindir. Halka hitap etmez. Muayene ve tedavi yerine geçmez. Hasta iseniz hekiminize gidiniz. Her durumda doğru antibiyotik değişir. Doğru antibiyotiği hekiminiz size verecektir.